tag:blogger.com,1999:blog-77705396095200585312024-03-06T02:20:18.497+03:00fasitdaire - nota beneses öbekleri güzellemeleri, deneysel zıplamalar güncesi, zıpır elektronik kurgular külliyatı, eşik ötesi albümler ameliyathanesi, osu busu musikisifasitdairehttp://www.blogger.com/profile/04445704058072020303noreply@blogger.comBlogger134125tag:blogger.com,1999:blog-7770539609520058531.post-65982209859713804102013-05-13T19:54:00.000+03:002013-05-13T19:54:30.820+03:00Valgeir Sigurðsson./ Ekvílíbrium. Bedroom Community (minima)<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_XnJea0nBAcksFdsCEoPJisVQKJdWay8uxeCWlumeA33-k37Ka3YrEnaN1eByrfct5W4gS7m34IWmr8BWpUfgA3ItfQewCQlZHNUjxHGm_jOh05mOISkAHPMYqQvNYXQl9aXbk4qUM3Ws/s1600/ekv%C3%ADlibr%C3%ADum.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_XnJea0nBAcksFdsCEoPJisVQKJdWay8uxeCWlumeA33-k37Ka3YrEnaN1eByrfct5W4gS7m34IWmr8BWpUfgA3ItfQewCQlZHNUjxHGm_jOh05mOISkAHPMYqQvNYXQl9aXbk4qUM3Ws/s320/ekv%C3%ADlibr%C3%ADum.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
Son bir iki sezondur memleketi saran Nordik havalardan
esinlenerek bu ayki “Plase” kartımızı, 2007 yılında çıkan bir albümden ve
İzlandalı prodüktör ve müzisyen Valgeir Sigurðsson’dan yana kullandık. Bu
tercihimizde elimizin altındaki albümün Nordik harekatın tüm köşetaşı
özelliklerini taşıyor olması da etken oldu elbette. Bir yandan IDM referanslı
minimal kurgular ve hafif deneysel esintiler, bir yandan düşük tempolu, biraz
gri ve karanlık tınılar ve bir yandan da adeta yanıbaşınızda bir oda orkestrası
çalıyormuş hissi veren minik partisyonlar, düzenlemeler... Hele bazen tüm
bunların arasına o aksanlı vokaller de girdi miydi işte buyrun size kış ayları
için kestane ve çay seanslarına mükemmel bir eşlikçi. Özetle IDM’den ambient ve
electronica sularına, neoklasik formlardan post-rock kıyılarına uzanan
yelpazesi geniş, derinlikli ve nitelikli bir albüm; “Ekvílíbrium”.<o:p></o:p></div>
fasitdairehttp://www.blogger.com/profile/04445704058072020303noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7770539609520058531.post-51973243464294692952013-05-13T19:53:00.001+03:002013-05-13T19:53:22.466+03:00Gudrun Gut. Wildlife. Monika (minima)<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjNM4N-ic1YMdWIY1_nu0Bq_wkpNx_Zhribrjyu4LZUGVrc84yJLQnCAWKJh1_DJzaTJyX7TEBpQy08E4EOgUbRqSV90M4vO5UhQVFslMZg3IpVZJ7voAIuwZIXFiSejWsqauiTfUrHmW-h/s1600/gudrunGut_wildlife.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjNM4N-ic1YMdWIY1_nu0Bq_wkpNx_Zhribrjyu4LZUGVrc84yJLQnCAWKJh1_DJzaTJyX7TEBpQy08E4EOgUbRqSV90M4vO5UhQVFslMZg3IpVZJ7voAIuwZIXFiSejWsqauiTfUrHmW-h/s320/gudrunGut_wildlife.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
Müzisyenliğinin yanı sıra DJ, radyo programcısı ve prodüktör
gibi farklı kimlikleri de bulunan Gudrun Gut, arada AGF ile gerçekleştirdiği
çalışmayı saymazsak beş yıllık bir moladan sonra nefis bir kayıtla geri
dönüyor. İmzasını attığı her çalışmada ayrıksı ve ilerici yönünü korumuş, ana
akıma kendini kurban etmemiş ve değişken kodlamalar üzerinden özgün dilini
yaratmış biri olarak Gut, Berlin’e birkaç saat uzaklıktaki kırsal bir bölgede
hazırladığı son albümüyle de beklentileri ziyadesiyle karşılıyor. Orta temponun
ana kumandasındaki parçalarda, Gut’un soğuk ama bir yandan da iç ısıtan ve
konuşurcasına yaptığı vokalleriyle bezenmiş gevşek tekno altyapıları hakim. Alçakgönüllü
synthlerle örülmüş ana omurganın etrafındaysa, hayli oynanmış davul ve gitar
sesleriyle minimal elektronik dokunuşlar mevcut. “Garten”, “Leaves Are Falling”
ve “Protecting My Wildlife” gibi parçalar isimlerinde de anlaşılacağı üzere
Gut’un “doğayla başbaşa” bir süreçte hazırladığı albümü yılın en iyilerinden
biri. <o:p></o:p></div>
fasitdairehttp://www.blogger.com/profile/04445704058072020303noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7770539609520058531.post-14953936297661621632013-05-13T19:51:00.000+03:002013-05-13T19:51:39.940+03:00Paul Banks. Banks. Matador (minima)<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj8DJwVWu4mKY7p_hoDGVvlj38NcH8OPlnpnZf37MbvxVh3NF0QwGyPv2Qwp08QL3EV3S2JkKYItg8SGLm887QyTu0u3DKzXddUL_jEBmutFWaOQNWtsh2QBVKKe38CKeF9mBG7lqbLEgqu/s1600/Paul-Banks-Banks.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj8DJwVWu4mKY7p_hoDGVvlj38NcH8OPlnpnZf37MbvxVh3NF0QwGyPv2Qwp08QL3EV3S2JkKYItg8SGLm887QyTu0u3DKzXddUL_jEBmutFWaOQNWtsh2QBVKKe38CKeF9mBG7lqbLEgqu/s320/Paul-Banks-Banks.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
Interpol’ün alternatif / indie sahnesine bir armağanı
niteliğindeki ikonik albümü “Turn On The Bright Lights”ın çıkışının üzerinden tam
10 yıl geçmiş derken, grubun gotik sosuna bandırılmış bariton vokali Paul
Banks, daha önceden solo çalışmalarında kullandığı Julian Plenti adını bir
kenara bıraktığı “Banks” albümüyle karşımıza çıktı. Bir sonraki Interpol albümü
için iştah açıcı niteliğinde sayılabilecek çalışma albümün en iyilerinden olan “The
Base” ile açılıyor. Albüm boyunca Banks’in kendinden emin vokali biraz daha
kırılgan, yumuşak, dingin ama buna mukabil sanki daha tutkulu. Özünde kompleks
yapılardan uzak, kendi hikayelerini anlatan bir Banks var bu defa karşımızda.
Öte yandan müzikal olarak albüm kulaklarda yeredecek birkaç parçadan ( The
Banks, Young Again, Summertime Is Coming ) fazlasını maalesef pek veremiyor.
Örneğin albüme neden konduğu pek de anlaşılamayan enstrümental “Lisbon” gibi.
Yine de Banks’in İstanbul ziyareti öncesi kulak kabartmakta fayda var.<o:p></o:p></div>
fasitdairehttp://www.blogger.com/profile/04445704058072020303noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7770539609520058531.post-39331510843980018392013-05-13T19:49:00.003+03:002013-05-13T19:49:46.127+03:00Giuseppe Ielasi. Aix. Minority (minima)<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-AhYTr2BJ3DOPb3aX7fBhH865jQVV9Fh4i39A_FrY2CpIXaxCiwA6eCHdQ_ZqTLIGcfkgbsBzTDzAJ5z1ZdccS4MaxKbTysxrNZojNnQcGFmKKHakTaQGd3HFvRCOmqT3WyIEeph-s3Ig/s1600/giuseppe.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-AhYTr2BJ3DOPb3aX7fBhH865jQVV9Fh4i39A_FrY2CpIXaxCiwA6eCHdQ_ZqTLIGcfkgbsBzTDzAJ5z1ZdccS4MaxKbTysxrNZojNnQcGFmKKHakTaQGd3HFvRCOmqT3WyIEeph-s3Ig/s320/giuseppe.png" width="310" /></a></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
Çek Cumhuriyeti orjinli Minority az sayıda ama oldukça
nitelikli albümle ( DVA, Floex, Polvere, Tape, Tomas Dvorak gibi isimler
anılabilir ) arz-ı endam eden “güzel” etiketlerden biri. Milano kökenli
gitarist Ielasi ise deneysel elektronik müziğin son dönemdeki en parlak ve
üretken isimlerinden biri. İsimsiz parçalardan oluşan 2009 çıkışlı albüm mutlak
suretle yoğun bir konsantrasyonla dinlenmeyi hakediyor. Pek çok deneysel
çalışmada karşımıza çıkabilecek dengesiz ve kaotik bir sesler yığınının tam
aksine, rafine edilmiş seslerden örülü, her bir tınının kendi kimliğini net
şekilde hissettirdiği, sesler arasında geçişkenliğin az ama bir o kadar
bütünlüklü bir dinleme vadediyor Aix albümü. Albümün en önemli özelliklerinden
biri zorlu içeriğine rağmen akıcı yapısı. Özetle uzunca bir romanın her bir
sayfasını merakla çevirir gibi takılıp gittiğiniz etkileyici ve kulak
kabartılası bir çalışma Aix.<o:p></o:p></div>
fasitdairehttp://www.blogger.com/profile/04445704058072020303noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7770539609520058531.post-8622199242397848772013-05-13T19:48:00.002+03:002013-05-13T19:48:32.097+03:00Efterklang. Piramida. 4AD (minima)<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhVBO6zeaQLSTkRaTEsLZutHbmLAKUSp-ft7Nuf8OmWcMM3xojJhsrjrRktNX3e0nRGLKqkxzEYjj46mjEFbHzbrivouF8YuiSbsf0A8ZIKnzHuiXqbtAd4e6r5vUiv_aVEFxebP6Ssnrn4/s1600/efterklang.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhVBO6zeaQLSTkRaTEsLZutHbmLAKUSp-ft7Nuf8OmWcMM3xojJhsrjrRktNX3e0nRGLKqkxzEYjj46mjEFbHzbrivouF8YuiSbsf0A8ZIKnzHuiXqbtAd4e6r5vUiv_aVEFxebP6Ssnrn4/s320/efterklang.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
Casper Clausen’in içe işleyen derinlikli ve dingin vokaliyle
hafızalarımıza kazınan Efterklang giderek daralan kadrosuna rağmen şimdiden yılın
en iyi çalışmaları arasında yerini alan dördüncü albümüyle tekrar karşımızda. Ekibin
aylar öncesinde kuzey kutbuna yakın, terkedilmiş bir maden ocağına yaptıkları
ziyaret esnasında kayıt altına alınan sesler albümün konsept olarak ana
omurgasını oluşturuyor. Zira söz konusu tınılar Efterklang’ın bu defa daha
karanlık ve hüzünlü bir evrenden seslenen parçalarına ziyadesiyle minik
kırıntılar halinde ustaca yedirilmiş durumda. Efterklang’ın oda orkestrası
popuyla, klasik müzik ve indie arasında gidip gelen kendilerine özgü müziğine
bu albümde inen melankoli perdesi özellikle Clausen’in sesine oldukça
yakışıyor. Naif, ümit vadeden, sakin ama bol katmanlı zengin bir albüm olarak
özetlenebilecek Piramida’da özellikle açılış parçası Hollow Mountain’a dikkat! <o:p></o:p></div>
fasitdairehttp://www.blogger.com/profile/04445704058072020303noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7770539609520058531.post-13748050254230612882013-05-13T19:47:00.003+03:002013-05-13T19:47:46.028+03:00Antony And The Johnsons. Cut The World. Secretly Canadian (minima)<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDDs1C9AkH41TRHKkphRvCMNnyyvVh1UODs8P-4In1CmCHavQv8kRco0_tugHbBppnfeEeSt7Xj5E0axYfIdCQJkSbrV5hyYron3eK-cbLqegv50v8274gqTrGBkZycfTKyUEki457DFxB/s1600/antony.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDDs1C9AkH41TRHKkphRvCMNnyyvVh1UODs8P-4In1CmCHavQv8kRco0_tugHbBppnfeEeSt7Xj5E0axYfIdCQJkSbrV5hyYron3eK-cbLqegv50v8274gqTrGBkZycfTKyUEki457DFxB/s320/antony.jpeg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
Geçtiğimiz aylarda İstanbul’da verdiği ikinci konserinde
gelenleri kırılgan ve hassas kimliğinden de beslenen muhteşem performansıyla,
gel(e)meyenleri “Nasıl olur da ikinci kez kaçırırım?” diye adeta ağlatan Antony
Hegarty’nin, albüme adını veren Cut The World dışındakileri eski çalışmalarından
alınan bu canlı konser kaydı tam anlamıyla arşivlik bir çalışma. Hatta bir
manifesto niteliğinde konuştuğu Future Feminism ise çıktısı alıp saklanacak
kıvamda bir içeriğe sahip. Üzerinden birkaç ay geçmiş olsa da kurtuluşumuzun
daha feminen bir dünyadan, içimizde asla söndürmememiz gereken bir umut
ışığından olabileceğine olan inançla tekrar altı çizilmesi gereken bir çalışma
bu. Sade, akılda kalıcı, samimi...Hepimizin içinde olsa da bir şekilde
uzaklarda aradığımız tüm o güzelliklerin Antony’ye özgü bir dille, ve
dolayısıyla mutluluk veren bir acıyla da yoğrulduğu nefis bir kayıt. Kendisine
eşlik eden orkestranın parçalara farklı ve yeni lezzetler kattığını da es
geçmeyelim.<o:p></o:p></div>
fasitdairehttp://www.blogger.com/profile/04445704058072020303noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7770539609520058531.post-15455378602067276432013-05-13T19:46:00.002+03:002013-05-13T19:46:41.036+03:00Nosrep. Just Don’t. SpezialMaterial (minima)<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhW9F-gOfnL30LqfZcsR6uQZOUZrCEDU_lAetKSORBiOEeImcZiDe37ARdOWpvYJwLTiO5qDkJTe_QzZiSVIV0fL7Iun8KbNn9HJAZSlltKXlP64Dv10tdV9XzUFgsFBqd8yWQw9tyA_WLf/s1600/01_nosrep_justdont_bside.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhW9F-gOfnL30LqfZcsR6uQZOUZrCEDU_lAetKSORBiOEeImcZiDe37ARdOWpvYJwLTiO5qDkJTe_QzZiSVIV0fL7Iun8KbNn9HJAZSlltKXlP64Dv10tdV9XzUFgsFBqd8yWQw9tyA_WLf/s320/01_nosrep_justdont_bside.jpg" width="315" /></a></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
2000’lerin başından bu yana aktif olan İsviçre orjinli
elektronik müzik etiketi SpezialMaterial ismen çokça kimse bilmese de bugüne
değin meraklısı için oldukça nitelikli albümler yayınlayan bir plak şirketi
olarak takip listemizde. Monoblock B, Intricate, Softland, Solarium ve Traject
gibi ortalamanın çok üstünde IDM soslu elektronika müziği icra eden bu
isimlerden biri de Person. İki kişilik (<span style="background-color: #fefefe; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-family: Arial, sans-serif; font-size: 10pt; line-height: 115%;">Michael
</span>Eberli - Dominik Brun Del Re ) ekip sadece birkaç EP ve bir albüm kaydetmiş
olsa da özellikle canlı performanslarındaki görsel şovla da dikkat çekiyorlar.
Günlük hayatın içinden kayda aldıkları ses ve gürültüleri ana malzemeleri olarak
kullanan ekip, IDM ve glitch’in yanı sıra hip hop’la da yoğun dirsek temasına
sahip. Özetle keskin, tavizsiz, yüksek tempolu ve hırçın bir kimyaya sahip olan
Nosrep’in bu 2005 çıkışlı mini albümünü elektronikanın bol dolambaçlı
yollarında yeni tatlar arayanlara öneriyoruz.<o:p></o:p></div>
fasitdairehttp://www.blogger.com/profile/04445704058072020303noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7770539609520058531.post-77717474714086591982013-05-13T19:45:00.003+03:002013-05-13T19:45:33.388+03:00Oren Ambarchi. Sagittarian Domain. Editions Mego (minima)<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjG-vyHK-3y83BgSMI9j9xpLCKfDHb9D4BuYe8R2QJAi8U8mXWw24Q9Ghww4YgnxRrdjkVhvMaFjWowqGgLYTZgXFG6n1IKhYrAMjcV-Tlwh1iaKynHTP_A45tkb-OfFoOIuK5sy89xyHsV/s1600/01_orenambarchi_sagittariandomain.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjG-vyHK-3y83BgSMI9j9xpLCKfDHb9D4BuYe8R2QJAi8U8mXWw24Q9Ghww4YgnxRrdjkVhvMaFjWowqGgLYTZgXFG6n1IKhYrAMjcV-Tlwh1iaKynHTP_A45tkb-OfFoOIuK5sy89xyHsV/s320/01_orenambarchi_sagittariandomain.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
Avustralya orjinli Ambarchi 2012 yılının en üretken isimlerinden
biri olsa gerek. Henüz Touch etiketiyle yayınlanan “Audience Of One” tazeliğini
korurken ( arada Thomas Brinkmann ve Keith Rowe ile yaptığı ortak çalışmalar da
cabası ), şimdi de Avusturya’nın medar-ı iftiharı plak şirketi Editions
Mego’dan çıkan “Sagittarian Domain” ile bizi bir kez daha sarsmayı başarıyor.
34 dakikalık tek bir parçadan oluşan çalışmada Ambarchi gitar, davul,
vurmalılar ve moogun yanı sıra vokalden de sorumlu. Kendisine ayrıca üç kişilik
bir yaylılar grubu eşlik ediyor. Baş ağrıtabilecek bir kaotizme bulaşmadan
adeta tek kişilik bir orkestra olarak boy gösteren Ambarchi, hemen tüm
çalışmalarında oldukça rafine ama güçlü bir işitsel evren yaratmayı
başaranlardan. Rock müziğin dinamizmi ile örülmüş bu evrende hipnotik bir etki
yaratan döngüler ilk dinlemede tekrar ediyor hissi verse de, aslında ara
pasajlarda ve üst katmanlarda adeta modern bir “krautrock” albümü hissi
uyandıran oldukça zengin bir yapı bizi bekliyor. Yeni sulara yelken açmak
isteyenlere birebir.<o:p></o:p></div>
fasitdairehttp://www.blogger.com/profile/04445704058072020303noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7770539609520058531.post-23081151169171726022013-05-13T19:44:00.001+03:002013-05-13T19:44:36.548+03:00Bob Dylan. Tempest. Sony (minima)<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgeXRSkdTmU7HqH71lnutcD6AWSBvQkRRRUFOI5E_JcJKhZ-bvcJYFhSSgRU7ypRffLGbr-yjS5zMJdhHLda9Bd_rAedIfmw13pVn6ucXMrC2TfCzFcHrTXvgd1m_vust_Mb2QQgkw5RsLp/s1600/01_bobdylan_tempest.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgeXRSkdTmU7HqH71lnutcD6AWSBvQkRRRUFOI5E_JcJKhZ-bvcJYFhSSgRU7ypRffLGbr-yjS5zMJdhHLda9Bd_rAedIfmw13pVn6ucXMrC2TfCzFcHrTXvgd1m_vust_Mb2QQgkw5RsLp/s320/01_bobdylan_tempest.jpg" width="320" /></a></div>
<o:p></o:p><br />
70 yaşını geride bırakmış ve çoktan “üstad” statüsüne erişmiş Bob Dylan’ın kariyerinin 50. yılında çıkardığı 35. stüdyo albümü “Tempest” neresinden bakarsanız bakın vasatın bir hayli üstünde bir çalışma. Neredeyse müziğe bakış açımızı değiştirmiş bir ustanın üç yıllık bir sessizliğin ardından gelen son çalışmasında, belki yenilikçi müzikal parametreler ya da kuramlarla karşılaşmıyoruz ama aşina olduğumuz ( ve pek bir sevdiğimiz ) tınılar paletinden oldukça lezzetli parçalar devşirildiğine büyük bir keyifle şahitlik ediyoruz. Açılış parçası “Duquesne Whistle”, “Narrow Way” ve “Pay In Blood”ın akılda kalıcı sıcak country kokan ezgileri, “Long And Wasted Years” ve “Early Roman Kings” in blues ağırlıklı duruşları ve 14 dakikalık süresiyle ( Titanik’e ithaf edilen ve albüme adını veren ) “Tempest” albümün bir anlamda öne çıkanları. Asıl altı çizilmesi gerekense büyük ozanın artan yaşına inatla adeta giderek daha da kıvam tutan, hafif çatallı, viskiye bandırılmış sesi. Albüm hem üç yıllık susuzluğu dindirmek için, hem Dylan’ın bugününe tanıklık için hem de arşive eklemek için hararetle tavsiye edilir.fasitdairehttp://www.blogger.com/profile/04445704058072020303noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7770539609520058531.post-65915199325575535732012-12-12T19:58:00.000+02:002012-12-12T19:58:04.835+02:00Fennesz. AUN. Ash (minima)<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4VLNTSX389SWBOapEwrTIVMhhsFg2i5_gxWNFdDw0DVNKVDVp6ZU35eL_JcMOueCh-BwDO-NMQj6cAra5gnB-X8o3zPbpPymEZrQKA5rVpcIT1F6ih5_Tg61ijIr-JGs31DN41WrdNpJ4/s1600/1341049907_cover.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4VLNTSX389SWBOapEwrTIVMhhsFg2i5_gxWNFdDw0DVNKVDVp6ZU35eL_JcMOueCh-BwDO-NMQj6cAra5gnB-X8o3zPbpPymEZrQKA5rVpcIT1F6ih5_Tg61ijIr-JGs31DN41WrdNpJ4/s320/1341049907_cover.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">Ne yapsa hassasiyetle
kulak kabartmak ve hatta edinip arşive katmak gerekir statüsüne çoktan erişmiş
olan üstad Fennesz’in bu son çalışması aslında bir film müziği projesi. Albümde
yer alan 15 parçanın üçü Fennesz’in daha önce Ryuichi Sakamoto ile birlikte
yayınladıkları Cendre albümünde de yeralmış. Bu üç parçada Sakamoto’nun piyano
tuşeleri ara ara nefeslenmemizi sağlasa da, albümün genelinde gitarın bir adım
daha arka plana alındığı parçalarda Fennesz’in o çok geniş ve zengin ses
yelpazesinden çıkan başdöndürücü renklerle örülen apokaliptik ve karanlık bir
atmosfer sizi karşılıyor. Albüm kartonetinde yeralan “ebedi kanunların ihmal ve
inkarı yokolmayı getirecektir” notu bir anlamda film ve müziklerinin ruhunu
oldukça iyi özetliyor. Zaten yönetmenliğini Elgar Honetschlager’in üstlendiği
filmin de ana temaları geçmiş, gelecek ve kıyamet gibi kavramlar üzerine
kurulu. Yarını dizayn etmeye çalışan insanoğlunun geleceğine verdiği tahribat
ve çıkar yol için yüzünü döndüğü inanç ve dinler dünyası. Fennesz’in müzikleri
ise sizi buradan alıp başka bir yere götürmüyor, adeta adım adım o evreni
etrafınıza inşa ediyor. Böylelikle siz de farkında olmadan o evrenin bir
parçası haline geliyorsunuz. Özetle; “Fennesz mi ? Koy sepete...”</span><o:p></o:p></div>
fasitdairehttp://www.blogger.com/profile/04445704058072020303noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7770539609520058531.post-72103565999288455782012-12-12T19:54:00.002+02:002012-12-12T19:54:50.702+02:00B. Fleischmann. I’m Not Ready For The Grave Yet. Morr Music (minima)<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiqIjHaKaGFGK8_Rp841tuCdMvL9QOpphcepfrRczp9Ha6Bb3h1QKF-mYV1Dj6yJb1Es-iGGJnQ9UXx-ke4pdbDrLe6s1buLsoy4NPuqzFnd4XeisBjraozXkt8MCwjyuC4WzRfLufe_p7H/s1600/bf.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiqIjHaKaGFGK8_Rp841tuCdMvL9QOpphcepfrRczp9Ha6Bb3h1QKF-mYV1Dj6yJb1Es-iGGJnQ9UXx-ke4pdbDrLe6s1buLsoy4NPuqzFnd4XeisBjraozXkt8MCwjyuC4WzRfLufe_p7H/s1600/bf.png" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">90’lı yılların sonundan
bu yana önce Charhizma sonrasında da Morr Music etiketiyle çıkardığı
çalışmalarla aklımıza kazınan B. Fleischmann’ın son çalışması adeta bir ustalık
dönemi eseri. Albümün en önemli özelliği bugüne dek farklı isimlerin
vokallerine yer veren Fleischmann’ın bu defa tüm vokalleri kendisinin yapmış
olması. Baştan sona hızlıca akıp giden ve kulaklarımızda nefis lezzetler
bırakan albüm özellikle son dönemde elektronikle, folk ve indie tarzlarının birbirine
maharetle harmanlandığı çalışmalara kataloğunda daha yoğun şekilde yer veren
Morr Music’in tarzını kavrayabilmek için de çok doğru bir örnek. Güçlü melodik
yapılar, naif vokaller ve minik perküsyon ve gitar darbeleri arasında yolunu
bulan albüm tüm coşkusuna rağmen özünde sade bir çizgide ilerlese de, şarkı
sözlerinde varoluşu ve zaman kavramını sorgulayan bir içeriğe de sahip. Zaten “Henüz mezar için hazır değilim”
anlamındaki albüm adı da bu konseptin bir yansıması. Hızlı temposuyla dikkat
çeken ve açılışı yapan “Don’t Follow” ile hüzünlü sözleri ( yesterday we taught
/ tomorrow we would / today we say / tomorrow we should ) ve sağlam
altyapısıyla dikkat çeken “Tomorrow” bu albümden ilk tavsiye edeceğimiz
parçalar.</span><o:p></o:p></div>
fasitdairehttp://www.blogger.com/profile/04445704058072020303noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7770539609520058531.post-40366282133582580762012-12-12T19:52:00.002+02:002012-12-12T19:52:44.767+02:00Mika Vainio. Magnetite. Touch (minima)<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiDv1ZxbijSZY-di8mWtD6vz8CYGHMjAkGwloJ_Z154m63R9yzjRa9Ke539JPbrGUdoH-S2UpNy00uNidy1RL26Ylmc4UUe2HlfLgVnX044cWS3CwfEkP5iWHNrx2Z4Wv7stVaiKO33V6Sk/s1600/images.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiDv1ZxbijSZY-di8mWtD6vz8CYGHMjAkGwloJ_Z154m63R9yzjRa9Ke539JPbrGUdoH-S2UpNy00uNidy1RL26Ylmc4UUe2HlfLgVnX044cWS3CwfEkP5iWHNrx2Z4Wv7stVaiKO33V6Sk/s1600/images.jpg" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">90’lı yılların başında
İlpo Vaisanen ile birlikte kurdukları unutulmaz ikili Pan Sonic’in yarısı olan
Mika Vainio kendi kişisel üretimlerine Magnetite ile devam ediyor. Vainio’nun
Touch etiketiyle yayınladığı beşinci solo albümü yine soyut seslerle örülü,
ambient / drone arasında gidip gelen ama minimal ve analog tınıların
sıcaklığını da bir şekilde vermeyi başaran ortanın üstü bir çalışma. Elektronik
müziğin mihenk taşlarından sayılabilecek bir grubun elemanı olarak Mika
Vainio’nun solo işlerine genel bir bakış fırlattığımızda, bunların her birinde
öz olarak bazı ortak yapıların olduğunu ama buna rağmen her bir çalışmada ana
omurgaya eklemlenen farklı yapı taşları olduğunu da görüyoruz. Bu defa Vainio
oldukça minimal, ara ara sessiz pasajların kullanıldığı, özenli bir dinleme
olmadığında kendini unutturan bir çalışmaya imza atmış. Gürültüyle sessizlik
arasındaki uzun eksende oldukça steril, dengeli ve kendinden emin bir şekilde
akıp giden albümü Vainio’nun önceki çalışmalarına yakınlık duyanlar için salık
verirken, ilk denemesini yapacak olanlara öncesinde birkaç doz 90’lar dönemi
Pan Sonic albümü tavsiye ediyoruz. Son olarak Vainio’nun Fin olmasına rağmen
uzunca züredir Berlin’de yaşadığını ve bu albümdeki parçaları da 2010-2011
döneminde kaydettiğini de not düşelim.</span><o:p></o:p></div>
fasitdairehttp://www.blogger.com/profile/04445704058072020303noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7770539609520058531.post-86128676977919517742012-12-12T19:50:00.001+02:002012-12-12T19:50:36.943+02:00Staer. Staer. Gaffer Records (minima)<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh3-LYkim3r8ANxHf2NK_WiBrEzNT3OLzcvKLKwR3rdDT8a0_mv6aIoplPFIK6PNKom2G37BxkWvh8oB0CmTywrwxBTmY365aIZUJpzOnm2JHPCQwcTeu8P5JNpYpgqNl8pS0aAvn0umk4n/s1600/staer.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh3-LYkim3r8ANxHf2NK_WiBrEzNT3OLzcvKLKwR3rdDT8a0_mv6aIoplPFIK6PNKom2G37BxkWvh8oB0CmTywrwxBTmY365aIZUJpzOnm2JHPCQwcTeu8P5JNpYpgqNl8pS0aAvn0umk4n/s320/staer.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">Staer’i en kısasından
Norveçli bir power trio olarak tanımlamak olası. Klasik davul, gitar ve bastan
oluşan üçlü 40 dakikalık albüm boyunca bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjiyle
sizi hababam bir duvardan diğerine sallamayı başarıyor. Tahmin edilebileceği
üzere vokallerin olmadığı parçalar oldukça deneysel, doğaçlamaya açık ve
hiddetli bir şekilde gümbürdüyor hoparlörlerde. Thore Warland ( davul ), Markus
Hagen ( bas ) ve Kristoffer Riis’ten ( gitar ) kurulu kadro belki formasyon
olarak basit görünen bu oluşumdan müthiş bir enerji ve yenilikçi bir dil
çıkarmayı beceriyor. Kaotik bir evrene teğet geçen parçaların en kuvvetli yanı
hipnotik döngüler arasına serpiştirilmiş melodik zenginlik. Zira bu tip
çalışmalarda zaman zaman karşımıza çıkan “aşırı kontrolszülük” hali
dinleyicinin albüme tutunmasını zorlaştırabiliyor. Staer’de ise tam aksine
albümün her saniyesine pür dikkat kesilmenizi sağlayan bir süreklilik ve
heyecan hali var. Albümün kayıtları ise Röyksopp ve Kings Of Convenience gibi
isimlerin de kayıtlarını yaptığı Duper stüdyolarında yapılmış; prodüksiyon da
iyi yani. Sadece iki yıllık bir geçmişi olan bu genç ekibi sonraki çalışmaları
için yakından takibe almakta mutlak suretle fayda var.</span><o:p></o:p></div>
fasitdairehttp://www.blogger.com/profile/04445704058072020303noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7770539609520058531.post-76158740212059049732012-12-12T19:47:00.001+02:002012-12-14T14:35:01.534+02:00Rudi Zygadlo. Tragicomedies. Planet Mu (minima)<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqxNrazlVN75jdfSFSbnh-i4qiQqdTzBb1X2CSjJu3OOVkFEPJffNWBUmMQupe1YH3DTIw801339WsXQtOEa0iqdmkRBCUwW0NSAXBZ1D4baYPzirYc1EJ0XVOmC2kmoxOQgu6Tkar9xOm/s1600/Rudi-Zygadlo-Tragicomedies.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqxNrazlVN75jdfSFSbnh-i4qiQqdTzBb1X2CSjJu3OOVkFEPJffNWBUmMQupe1YH3DTIw801339WsXQtOEa0iqdmkRBCUwW0NSAXBZ1D4baYPzirYc1EJ0XVOmC2kmoxOQgu6Tkar9xOm/s320/Rudi-Zygadlo-Tragicomedies.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">Rudi Zygadlo ismi ajandalarımıza 2010 yılında yine Planet Mu
etiketiyle çıkan ilk albümü “Great Western Laymen” sonrasında düşmüştü.
Dubstep’i değişik formlarla buluşturan bu zihin açıcı çalışmanın ardından
doğduğu yer olan Glasgow’u terkederek Berlin’e yerleşen Zygadlo burada
beklentilerden farklı bir süreç yaşamış aslına bakarsanız. Elektronik müziğin
mabedlerinden biri olsa da Zygadlo Berlin’deki vaktinin çoğunu klasik müzik
konserlerinde ve minik resitallerde geçirmiş. Elimizdeki albümün düzenlemelerinde
de bu sürecin doğal yansımalarını yakalamak olası. Minimalist ekolü anımsatan
piyano tuşelerinin eşliğinde şarkıcı-ozan geleneğine yaslanan kompozisyonlarda
elbette yine elektronik altyapılar mevcut. Farklı müzikal yaklaşımların
harmanlandığı albüm, zaman zaman dubstep etkileşimli aksak ritmlerle örülü halinin
ve bol miktarda kullanılan editlerin de etkisiyle ilk dinlemede kolay
hazmedilemiyor. Zygadlo’nun kendi kişisel müzikal dilini yakalamak için önce
biraz sabır, sonrasında da açık bir kulak gerekiyor gibi. Planet Mu’nun ana
kimliğinden biraz uzakta, coşturmaktan ziyade oturup sakince dinlenmesi için
yapılan bir albüm olarak Tragicomedies özünde zor bir albüm. Parçalar
arasındaki değişkenliklere alışmak, tutunup gidebileceğiniz minik melodileri
yakalamak bahsettiğimiz zorluklara iki minik örnek.</span><o:p></o:p></div>
fasitdairehttp://www.blogger.com/profile/04445704058072020303noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7770539609520058531.post-84110082603460849522012-12-12T18:16:00.002+02:002012-12-14T14:35:28.934+02:00Peter Adriaansz. Three Vertical Swells. Unsounds (minima)<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfvOzWqCmaAsDpHTnn0qKFcLPjOijKC-TmG9W0vHwMMeDmKCWeHRE4gjftcEhpNV6xv11O-tmNxLwlCb2tKvqio34ziRPDXp9l5AEIRPAuI6HZR0U6Rcqd8J2WaLMKHMDF-7x_I320T7sb/s1600/27U_280.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfvOzWqCmaAsDpHTnn0qKFcLPjOijKC-TmG9W0vHwMMeDmKCWeHRE4gjftcEhpNV6xv11O-tmNxLwlCb2tKvqio34ziRPDXp9l5AEIRPAuI6HZR0U6Rcqd8J2WaLMKHMDF-7x_I320T7sb/s1600/27U_280.png" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">Babylon dergiye albüm kritiğini yazmaya karar verdiğim andan
itibaren bir türlü elimden düşüremediğim bu çalışma aslında canlı bir performans
kaydı. Çağdaş bir besteci olarak tanımlayabileceğimiz Peter Adriaansz’ın
kompozisyonları ilk andan itibaren yarattıkları farklı dünyanın içine sizi
kolaylıkla çekmeyi başarıyor. Ambient bir arka plan dahilinde, matematiksel
formüller ve ziyadesiyle detaylı bir ses işçiliğinin kılavuzluğunda adım
attığınız bu evrendeki tınılar ağır ağır ama güvenli bir şekilde kulaklarınızı
ve daha da önemlisi ruhunuzu sarmalıyor. Kağıt üstündeki notalardansa sesin
özgürlükçü yapısına adanmış bu yaklaşım, aynı zamanda sistematik bir
güzergahtan ilerleyerek araştırmacı müzik namına da etkileyici bir örnek olarak
karşımıza çıkıveriyor. İlk bölümde Hammond orgun, ikinci bölümde ise ses
dalgalarının başat figür olduğu çalışma özellikle Deaf Center, Max Richter gibi
isimlere yakınlık duyanlar için kenara not edilmesi gereken oldukça etkileyici bir
albüm. Yükseltilmiş ( amplified ) seslerin esnek ve geçişken formlar dahilinde
oluşturdukları bu kompozisyonlarda sesin mekanla olan ilişkisi de kavramsal
olarak işleniyor. Bu vesileyle albüme ev sahipliği yapan Unsounds ( <a href="http://www.unsounds.com/">http://www.unsounds.com</a> ) plak şirketini de
bu tarz işlere yakınlık duyan okuyucularımız için tekrar anımsatabilmiş olmanın
huzuruyla...</span><o:p></o:p></div>
fasitdairehttp://www.blogger.com/profile/04445704058072020303noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7770539609520058531.post-92070031378738667212012-12-12T18:13:00.002+02:002012-12-14T14:35:40.986+02:00Sven Kacirek. Scarlet Pitch Dreams. Pingipung (minima)<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhd1RJyksYJJjczlSKU5E43w2ahcR-qWaSTA1PKoH_bAM6eiUHvdM2sM5UaGIJaMoNQpGt0wbW4O3A1A_78fWQWVmoz8a6yDjcK1L_Iam1CyTQrXD0BZI_n1t-nOvnhJLq5ehSAbpDAdEf6/s1600/scarlet-pitch-dreams.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="319" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhd1RJyksYJJjczlSKU5E43w2ahcR-qWaSTA1PKoH_bAM6eiUHvdM2sM5UaGIJaMoNQpGt0wbW4O3A1A_78fWQWVmoz8a6yDjcK1L_Iam1CyTQrXD0BZI_n1t-nOvnhJLq5ehSAbpDAdEf6/s320/scarlet-pitch-dreams.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">2011 yılında yayınladığı
“The Kenya Sessions” çalışmasıyla ismini kenara not ettiğimiz Sven Kacirek ilk
eğitimini caz davulcusu olarak almış çok yönlü bir müzisyen aslında. Yeni
albümündeki tüm kayıt ve prodüksiyonun yanı sıra, enstrümanların ardında da
kendi imzası var. İlk anda sakin, huzurlu ve akışkan bir caz dinletisini
anımsatan albüm boyunca kenarda köşede gizlenmiş minik sürprizler de bizleri
bekliyor. Bu hoş sürprizler zaman zaman yumuşak ve ayarında elektronik
kullanımları olarak karşımıza çıkarken, bazen de Afrika davullarıyla bezenmiş
kabile müziklerine bürünüyor. Kacirek tüm bu geniş coğrafyada yarattığı çok
katmanlı ve dengeli müzikal dili zaman zaman da minik vokallerle süslemiş.
Biteviye tekrar eden döngülerin çok uzağında, her anında detaylı bir gayretin
yansımalarını görebileceğimiz albümde özellikle açılışı yapan “This Album Is
Not”, elektroniklerin kullanımıyla dikkati çeken “About Me And You”, albüme
adını veren “Scarlet Pitch Dreams” bir adım öne çıkanlar. Bu arada albümde yer
alan tüm parçaların adlarını arka arkaya okuduğunuzda ise albüme ilişkin farklı
bir notun daha dinleyiciye aktarıldığını da not düşelim. </span><o:p></o:p></div>
fasitdairehttp://www.blogger.com/profile/04445704058072020303noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7770539609520058531.post-70855732504014730782012-12-12T18:11:00.002+02:002012-12-14T14:35:50.021+02:00Laurel Halo. Quarantine. Hyperdub (minima)<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhbi2limIrwZXqyqSbsusdXrPcKUUXEMgkmHluPiSKdehaZv3fhYGW1nhvIzHhOipRPa_-TzvdqAvmc4DLEm7zdjr3Ywec0sshIScaH5FdTq6U5LsOJxP7WPrQezfMG9GlsbhnTHIN87h_-/s1600/laurel_halo_quarantine+-+57+k-592.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhbi2limIrwZXqyqSbsusdXrPcKUUXEMgkmHluPiSKdehaZv3fhYGW1nhvIzHhOipRPa_-TzvdqAvmc4DLEm7zdjr3Ywec0sshIScaH5FdTq6U5LsOJxP7WPrQezfMG9GlsbhnTHIN87h_-/s320/laurel_halo_quarantine+-+57+k-592.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">Hippos In Tanks
etiketiyle çıkardığı EP’lerle dikkat çeken Laurel Halo’nun ( gerçek adıyla Ina
Cube ) bir süredir beklenen ilk uzun çaları, son dönemin en parlak plak
şirketlerinden biri olan Hyperdub etiketini taşımakta. Açıkçası Quarantine ilk
dinlemede içine nüfuz etmesi oldukça güç olan, dolayısıyla da keyfine varması
da biraz vakit alan bir albüm. Öncelikle Halo’nun vokal tekniği ve ses rengiyle
harmanlayarak yarattığı kendine özgü sesler evrenindeki atmosfer içinde belli
bir süre nefes almanız ve yaşamanız gerekiyor. Ancak ondan sonra adeta elinizde
beliriveren bir şifre çözücü ile parçalardan değişik tatlar almaya
başlıyorsunuz. Bu anlamda oldukça soyut, derin, kompleks ve kapalı bir albüm Halo’nun çalışması. Tüm
albümü baştan sona dinlediğinizde tek bir uzun parçayı dinliyormuş hissine de
kapılabileceğiniz; soğuk ve karanlık synth dokunuşları, elektronik bezemeler,
arka planda yankılanan vurmalılar arasında çıkılan bu kozmik yolculukta
Halo’nun çoğu zaman renksiz denebilecek, bazen keskinleşen vokaline de alışmak
biraz zaman alıyor. Ancak bu kabuk kırma sürecini başarıyla geçenler ve eşiği
aşanlar içinse şimdiden 2012’nin en iyi elektronik müzik albümlerinden birinin
beklediğini söylemek mümkün. Çabaya değer !</span><o:p></o:p></div>
fasitdairehttp://www.blogger.com/profile/04445704058072020303noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7770539609520058531.post-81286812261073470602012-12-12T18:09:00.000+02:002012-12-14T14:36:14.925+02:00Erdem Helvacıoğlu. Timeless Waves. Sub Rosa (minima) <br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjrDSX7CCaUyV3TJZmwdgxKjP_3Qv9nRvG_CZDclnojmhW5rpvJ7vUheL8N10paK6N5rTByCHYIcRkg2bLwdfgftSvjVQi6FdnDrR60j7HK7U28iEb92uSoWCH2oPZWGwdtHn73acU08JAz/s1600/sr323_timeless_waves_-_small.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjrDSX7CCaUyV3TJZmwdgxKjP_3Qv9nRvG_CZDclnojmhW5rpvJ7vUheL8N10paK6N5rTByCHYIcRkg2bLwdfgftSvjVQi6FdnDrR60j7HK7U28iEb92uSoWCH2oPZWGwdtHn73acU08JAz/s1600/sr323_timeless_waves_-_small.jpg" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">Belçika orjinli Sub Rosa
etiketinin “Concrete Electronics Noise” serisinin bir uzantısı olan ve Erdem Helvacıoğlu’ndan
önce Daniel Menche, Cristian Vogel, Philippe Petit ve Francisco Lopez gibi mühim
isimlere de evsahipliği yapan “New Series Framework” albümlerinin 12.si ve
şimdilik sonuncusu olan bu çalışma; 2010 Mayıs ayında Eminönü Meydanı’nda prömiyeri
yapılan “The Morning Line” isimli ses enstalasyonunun CD versiyonu aslında.
Korku, aşk, öfke ve üzüntü gibi temel insan duygularından yola çıkarak
oluşturulan projede zengin bir ses paleti karşılıyor bizleri. Helvacıoğlu’nun
artık kanıksadığımız yüksek prodüksiyon kalitesi, maharetli ses işçiliği ve
gitarla olan ilişkisi albümü baştan sona nefis bir dinleti haline getiriyor.
Minimal bir omurganın etrafında şekillenen bu parçalarda söz konusu duyguların
sesler dünyasındaki yansımalarını görüyoruz. Örneğin “Anger” isimli parçada
endüstriyel ve deforme edilmiş ses kümeleri arasında soluklanmaya çalışırken,
“Love” isimli parçada gitarın yumuşak dokunuşları içinde sakinliği buluyoruz.
Albüm elektroakustik vurgusu kuvvetli bir güzergahta ilerlerken ambient, noise
gibi kulvarlara da ara ara yanaşmaktan çekinmiyor. Helvacıoğlu tüm
yetkinliğiyle bizi sesler evreninin metruk yerlerinde cesaretle dolaştırıp,
zihnimizde yeni ufuklar açmaya devam ediyor özetle.</span><o:p></o:p></div>
fasitdairehttp://www.blogger.com/profile/04445704058072020303noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7770539609520058531.post-2758376556535300772012-12-12T18:05:00.003+02:002012-12-14T14:36:02.334+02:00Trapist. The Golden Years. Staubgold (minima)<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiw81EjLDJhINHdrMUGumto-6K1YWJ15caVF0QT-JTeLo4fYKUiWcZoiOq7RxZzeC0WKYl9EoI9mOxUMGdpGk1bYjVHoYlFS9Zp4Vp9P2BhcEuI-we9XK7Di5L-gKAYdxPIp_d-5HxNHVYZ/s1600/333.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiw81EjLDJhINHdrMUGumto-6K1YWJ15caVF0QT-JTeLo4fYKUiWcZoiOq7RxZzeC0WKYl9EoI9mOxUMGdpGk1bYjVHoYlFS9Zp4Vp9P2BhcEuI-we9XK7Di5L-gKAYdxPIp_d-5HxNHVYZ/s320/333.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">2002 ve 2004 yıllarında
yayınlanan ( bir hatOLOGY biri de Thrill Jockey etiketi taşıyan ) iki albüm
sonrası uzun süren sessizliklerini üçüncü albümleri “The Golden Years” ile
bozan Trapist üç kişilik bir ekip : Davulda Martin Brandlmayr, gitar ve
elektroniklerde Martin Siewert ve basta Joe Williamson. Formattan da
anlaşılacağı üzere ekip caz ve elektroniklerin deneysel bir yolla harmanlandığı
bir kurguya sahip. Her biri pek çok mühim isimle ortak çalışmalar yapmış olan
bu üç isim ayrıca birçok grubun da aktif üyeleri : Eugene Chadbourne, Steve
Beresford , Wayne Horvitz, Kammerflimmer Kollektief, Fennesz, Kevin Drumm,
Otomo Yoshihide, Polwechsel, Autistic Daughters ve David Sylvian bu isim ve
gruplardan sadece birkaçı. Görece uzun süreli dört parçadan oluşan albüm
boyunca doğaçlamanın ön planda olduğu minimalist bir bakış açısından bahsetmek
mümkün. Ara pasajlarda space rock, folk, caz ve elektroniklerin saykodelik bir
ambiyans içinde birbirine yedirildiği çalışma her anında üç ismin
ustalıklarından ve tecrübelerinden beslendiğini gösteriyor bizlere. Tüm albüme
yayılan sakinlik ve huzur hissiyatı da belli ki bunun bir yansıması. Şiddetle
tavsiye ediyoruz !</span><o:p></o:p></div>
fasitdairehttp://www.blogger.com/profile/04445704058072020303noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7770539609520058531.post-59756080127389042122012-12-12T18:03:00.001+02:002012-12-14T14:36:27.656+02:00DAT Politics. Blitz Gazer. Sub Rosa (minima)<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjoo3DQK0wanhV1-NyUIi7JCzHdUc1Xgco5_DIrfMTqIDhkS3TSUelyfrNBHR3bgese8upV9buvWAuwXKlPbBrU1ugPycaMEaT4bu_S1r8ok1gvJzvdn6e8RadJ62P50ahYqYliBcI_W9Tq/s1600/Blitz+Gazer.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjoo3DQK0wanhV1-NyUIi7JCzHdUc1Xgco5_DIrfMTqIDhkS3TSUelyfrNBHR3bgese8upV9buvWAuwXKlPbBrU1ugPycaMEaT4bu_S1r8ok1gvJzvdn6e8RadJ62P50ahYqYliBcI_W9Tq/s320/Blitz+Gazer.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">90’lar sonundan bu yana electro sahnesinin önemli
aktörlerinden biri olan DAT Politics’in son çalışması ilk saniyesinden itibaren
tam anlamıyla bir enerji patlaması yaşatıyor kulaklarımıza. Bir an olsun
dinmeyen coşkulu bir dinamizmin hakim olduğu albüm, kuvvetli ve akılda kalıcı
ritimler üzerinde gezinen keskin synth melodileri ve kendine usturublu bir
şekilde yer bulan vokallerle alkışı fazlasıyla hakediyor. Bol miktarda kullanılan
davul makinası ritimleri üzerinde şekillenen melodik kurgulardaki ses paleti
zenginliği ise albümün başka bir artısı. Kurulduktan sonra uzunca bir süre trio
formatında yoluna devam eden ve son yıllarda Chicks On Speed etiketinden
albümler çıkaran Fransız ekip bu çalışmada ilk defa bir ikili olarak karşımıza
çıkıyor. 12 parçadan oluşan albümde sizi
yerinizden kaldıracak ve ister istemez dans pistine doğru savuracak oldukça
nitelikli anlar bolca mevcut. Bizim favorilerimiz görkemli bir şekilde açılışı
yapan ve 80’leri anımsatan melodik yapısıyla dikkat şeken “Yes Way”, vokallerin ön planda olduğu yüksek tempolu
“Between Us” ve ardından gelen “Corpsicle”.
Canlı performanslarıyla da adından sözettiren bu ekibi önümüzdeki
dönemde bir yaz festivalinde konuk olarak görsek keşke.</span><o:p></o:p></div>
fasitdairehttp://www.blogger.com/profile/04445704058072020303noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7770539609520058531.post-69343745345331684722012-12-12T18:01:00.001+02:002012-12-14T14:36:37.819+02:00Orcas. Orcas. Morr Music (minima)<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiMqLg5o_Qbeh_yuvRgy-HpHbi8G7SbVnE1cXfC0-CVdquB9eNXlAG21niGC6T_lujWZtXGJe81-aAPVhLouPe9VjbiG0itTkRdm-p_5sdq8xmNG3_O8wIGkHPZVvunAs-BqyizW_TBSgby/s1600/orcas.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiMqLg5o_Qbeh_yuvRgy-HpHbi8G7SbVnE1cXfC0-CVdquB9eNXlAG21niGC6T_lujWZtXGJe81-aAPVhLouPe9VjbiG0itTkRdm-p_5sdq8xmNG3_O8wIGkHPZVvunAs-BqyizW_TBSgby/s320/orcas.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">Bugüne değin Kranky, Touch, Miasmah, Room40 ve Ghostly
International gibi hatırı sayılır plak şirketlerinden solo albümler çıkaran iki
ismin ( Benoit Pioulard ve Rafael Anton Irisarri ) biraraya gelmesinden oluşan
Orcas, kendi adlarını taşıyan ve Morr Music etiketiyle yayınlanan ilk ortak
çalışmalarında oldukça kayda değer bir müzikal çizgi yakalamışlar. Her
dinlemede kendini biraz daha açığa çıkaran bu çok katmanlı yapının merkezinde
ambient ve folk vurguları yeralıyor. Yumuşak vokallerle bezenen albüm her
anında iyi bir prodüksiyon olarak tınlıyor. Ambient – drone çalışmalarda
sıklıkla görülebilen “uyku getirir gevşeklikteki” ruh halinden ustalıkla sıyrılan
albüm, klasik şarkı formatı içine başarıyla yedirilmiş zengin kompozisyonlardan
oluşuyor. Naif ve durgun sularda gezinen ve parçaların arka planına işlenen
ambient ses kurguları ise ekstra kulak kabartmayı hakeder detayda bir işçiliği
barındırıyor. Bu haliyle de kendi içinde gitgelleri olan, beklenenden daha
dinamik ve akışkan bir yapı karşımıza çıkıyor. Her ikisi de David Lynch hayranı
olduğunu belirten ekibin müziğinde oldukça kuvvetli bir sinematografik bir dil
olması da sürpriz değil. Tüm albümü belli bir ses seviyesinin üzerinde
dinlemenin alacağınız keyfi de artıracağını belirtmeden geçmeyelim tabii.</span><o:p></o:p></div>
fasitdairehttp://www.blogger.com/profile/04445704058072020303noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7770539609520058531.post-5716103057030910182012-12-12T17:57:00.001+02:002012-12-14T14:35:14.685+02:00Diagrams. Black Light. Full Time Hobby (minima)<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_L0Exzzg62MCHJ4DCta-qubN7H2L6-kNEdgPRHBvfYQsDpvMT2CRBE54VXxXVFpNvek2f75H5FRV02MYpqlVFiAm2n2BEnc1v83YYn9OEx1kyEJ9TDNO84Gr2QLTBuKkQRbgZ_U_VDpMY/s1600/diagrams-black-light.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_L0Exzzg62MCHJ4DCta-qubN7H2L6-kNEdgPRHBvfYQsDpvMT2CRBE54VXxXVFpNvek2f75H5FRV02MYpqlVFiAm2n2BEnc1v83YYn9OEx1kyEJ9TDNO84Gr2QLTBuKkQRbgZ_U_VDpMY/s320/diagrams-black-light.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US"><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">Tunng
ve The Accidental projelerinden aşina olduğumuz Sam Genders’in solo projesi Diagrams’ın
debut çalışması en kestirmesinden söyleyecek olursak baştan sona ritmini ve
havasını kaybetmeden gayet keyifli bir dinleti vadediyor bizlere. İlk anda Genders’in
çarpıcı vokaliyle dinleyeni kavrayıp içine çeken albüm boyunca hemen hemen tüm
parçalarda aynı pozitif elektriği, sıcak melodileri ve samimi tınıları bulmak
mümkün. Abartıya kaçmadan (hatta hafiften Peter Gabriel‘i anımsatan) ve bağırıp
çağırmadan minik oynamalarla şekillenen vokale eşlik eden orkestrasyon zaman
zaman indie rock ve alternatif güzergahlara yelken açsa da, albümün genelini kıvrak
baslardan ve yumuşak synth vuruşlarından beslenen nitelikli bir elektronik pop çalışması
olarak değerlendirmek daha doğru olacaktır. Öte yandan 30 dakikayı ancak bulan
kısa süresiyle adeta tadımlık bir lezzet barındıran albümde, özellikle açılışı
yapan “Ghost Lit”, “Appetite”, “Mils” ve ”Antelope” nitelikli melodik kurguları
ile bir adım öne çıkanlar. Her anında insan elinin değdiği içtenlik hissiyatını
yaşatan albüm ayrıksı varyasyonlara girişmeden, kendi bildiği doğrunun üzerinde
kurgulanmış basit örgüsüyle içimize bir ılıklık bırakmasına bırakıyor elbette,
ama daha fazlasını değil!</span><span style="font-family: Arial, sans-serif; font-size: 10pt;"><o:p></o:p></span></span></div>
fasitdairehttp://www.blogger.com/profile/04445704058072020303noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7770539609520058531.post-53278030259189046752012-07-30T15:11:00.000+03:002012-08-02T11:54:15.134+03:00Roskilde Festivali Yaşam Rehberi<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">Birkaç yıl evvel Barselona’daki Primavera festivaline gitme
kararım sonrası açılan yolda bu yılki durağım Danimarka’da 42.si düzenlenen
Roskilde Festivali oldu. Kabaca bir yıllık geçmişi olan AVEA Blogger Fikir
Takımı’nın üyelerinden biri olarak minik bir ekiple gerçekleştirdiğimiz
Roskilde Festivali maceramı iki ayrı bölüm halinde blog sayfalarına taşımak niyetindeyim.
Ayrı bir başlık dahilinde kısa zaman içinde yazıp bloga ekleyeceğim genel
konser izlenimlerine ek olarak, şimdilik ( önden ) önümüzdeki yıllarda
Roskilde’ye yolu düşebilecekler için belki de minik bir rehber görevi
üstlenebilecek bir karışık notlar silsilesiyle başlamak istiyorum.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">*Öğrendiğime göre Roskilde’ye minik bir havaalanı inşa
edilmiş ama buradan uçuş yok. Adresimiz Kopenhag havaalanı ve sonrasında tren
ya da araba ile yaklaşık 35-40 dakikalık bir yolculuk. Yani Roskilde - Kopenhag
merkez arası pek uzak değil diyelim. Elbette bisikletle gelen de bol...<o:p></o:p></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgo0ZQZR5p4wM_Uk1iRj6p-6fLhQaCFrevo75Wi0NJAy1bLxi5rZejLtl3vzPqTAN3maowwvDwXbpQgwRIkITNfrtMQiM346Zr2fQ1z6Ddaggx8BddgZM55MuGtQCEbjTDUg67FZdrqCgav/s1600/Foto%C4%9Fraf1822.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgo0ZQZR5p4wM_Uk1iRj6p-6fLhQaCFrevo75Wi0NJAy1bLxi5rZejLtl3vzPqTAN3maowwvDwXbpQgwRIkITNfrtMQiM346Zr2fQ1z6Ddaggx8BddgZM55MuGtQCEbjTDUg67FZdrqCgav/s320/Foto%C4%9Fraf1822.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">*Tahmin edilebileceği üzere Roskilde minik ve muhtemelen
festival harici zamanlarda ( hatta kısmen festival esnasında da ) ölü
denebilecek durgunlukta küçük bir kasaba. Öyle volta atılacak falan pek bir
yeri yok. İşte klasik bir meydan, birkaç orta çapta restaurant ( elbette El
Turco kebap house falan burada da var ) ve market diyelim özetle.<o:p></o:p></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhY2blfVr8iCXDuCCMRKNKFwR7VaX4QI2nfb8xKhzNcHMiNqSkKVqc1FqJ6gIGanAPKMVm1OvtL-pv0SVr_njYKNVW4ojY4y5FonGdL7ai0sU0aDBfiiUVvdPsrO41Tz1f-o-nlsEBvzR-n/s1600/Foto%C4%9Fraf1844.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhY2blfVr8iCXDuCCMRKNKFwR7VaX4QI2nfb8xKhzNcHMiNqSkKVqc1FqJ6gIGanAPKMVm1OvtL-pv0SVr_njYKNVW4ojY4y5FonGdL7ai0sU0aDBfiiUVvdPsrO41Tz1f-o-nlsEBvzR-n/s320/Foto%C4%9Fraf1844.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">*Roskilde merkez ile festival alanı arasında ring yapan
otobüslere binilebileceği gibi ( 20 kuron ) sıcaktan ve terden pişmiş Danimarka
gençlerinden kendinizi sıyırıp yaklaşık 20 dakikalık tempolu bir yürüyüşle
Roskilde merkez – festival arası erişimi sağlamanız da mümkün. Yürüyüş yolunun
ortalarında denk geleceğiniz kocaman çimenlik alanda minik bir piknik lezzeti
yakalamak da olası. Elbette piknik tüp ve kendin pişir kendin ye olayına
girmeden.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">*TIGER isimli zincir mağazalar her derde deva ürün yelpazesi
ve ucuz fiyatlarıyla son dakika eksiklerini kapamak için birebir. Bir su alana
bir su bedava kampanyası umarım her festival dönemi devam ediyordur.<o:p></o:p></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6y5uDSeEIeF8qp-wLV2sxHnP2BBv1NG0gmOpYMPCvbBLXrRomAH7J63EePuZ44EKKGJKMILEoCgI4FpGbytVRSqUlv21UGMmd017m_JMJ8BcwvaERqqmZXnpXUZ4CntNf9OCiGszEIKFu/s1600/Foto%C4%9Fraf1848.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6y5uDSeEIeF8qp-wLV2sxHnP2BBv1NG0gmOpYMPCvbBLXrRomAH7J63EePuZ44EKKGJKMILEoCgI4FpGbytVRSqUlv21UGMmd017m_JMJ8BcwvaERqqmZXnpXUZ4CntNf9OCiGszEIKFu/s320/Foto%C4%9Fraf1848.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">*Festival 5-8 Temmuz arası dört gün sürse de, 30 Haziran-4
Temmuz arasında da bir warm up session var. Özetle Danimarkalı gençler bir
haftayı aşkın süre Roskilde festival alanını evleri belliyorlar. Ye iç yat sı...
stayla!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">*Her daim yağmur yağma riskine karşı bir adet balıkçı
çizmesi, sabah çadırda bel ağrılarıyla uyanmamak için bir adet mat ve üşümemek
için de bir minik battaniye olmazsa olmazlar listesine eklenmeli derim, hatta
yazarım da. Bolca yağmur sonrası çamur olan yollara anında dökülen samanların
çok işe yaradığını da belirtelim bu arada.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">*Biraz da basına dağıtılan dökümandan Roskilde’ye rakamlarla
bakalım : <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">-2012’de 77.500 kombine ve 20.000 tek günlük bilet satılmış.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">-Festivalde 30.000’den fazla gönüllü görev almış.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">-Ortalama yaş 23. Ve şimdi sıkı durun bu ortalama 23
yaşındaki İskandinav öğrenci festival boyunca yine ortalama 630 euro para
harcıyormuş. NO COMMENT!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">-Roskilde’ye yurtdışından katılım % 8 civarında. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">-60 yaş üstü ve 10 yaş altı ücretsiz girebiliyor festivale.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">*Festival alanı biraz büyükçe : En en en ama en toplamda
festival alanı 215 futbol sahası büyüklüğünde, ki bu da 1,5 milyon metrekare
ediyor. Kabaca dağılım da şöyle : <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">-Festival alanı : 166.000 m2<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">-Kapalı alanlar : 200.000 m2<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">-Kamp alanları : 940.000 m2<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">-Park alanları : 270.000 m2<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">*Kurulan çadır sayısı da 50.000 adet.<o:p></o:p></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3vseanRnht1TdrIXkJsNm_Fg4mKUXP8b4eEWIhfewOwFqKV6GGGRPyE0FXNmBIcj4q4HKUZdtosalKnHQFZf6oBgnOYwX2TBHphtmY1Z01Muku3GK2eU5iEvV0hNV4-tvCklIPuh3VG4I/s1600/Foto%C4%9Fraf1827.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3vseanRnht1TdrIXkJsNm_Fg4mKUXP8b4eEWIhfewOwFqKV6GGGRPyE0FXNmBIcj4q4HKUZdtosalKnHQFZf6oBgnOYwX2TBHphtmY1Z01Muku3GK2eU5iEvV0hNV4-tvCklIPuh3VG4I/s320/Foto%C4%9Fraf1827.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">*Festivali 42 yıldır yapıyor olmanın getirdiği pek çok artı
mevcut. Bunları da kolay okunsun diye maddeler halinde yazayım dedim : <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">-Etrafta boğucu bir güvenlik yok. Sadece her kapı geçişinde
bileklikler devamlı kontrol ediliyor ( direk elle ). Öyle elli çeşit bileklik
de yok ( gibi geldi bana ).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">-Tuvalet sırası genel anlamda yok. Farklı tipte ve alanın
her yerine dağılmış çokça tuvalet var. Evet, doğru tahmin ettiniz, elimde
tuvalet sayısı da var. Tam 1.700 adet ( 500 adeti sifonlu, 1.200 adeti eko
tuvalet ). Tuvalet konusu ekstra birkaç notu hakediyor aslında. Bir kere
ortalama Danimarka genci ( erkeği – kadını ) her an her yere küçük ( ve hatta
zaman zaman büyük ) tuvaletini yapabilir, buna dikkat etmek lazım. Giderim,
dört gün çadırda kalırım diyenleri kesif bir ürinal kokunun ve göz yoran bir
pisliğin ( evet, kamp alanları ziyadesiyle pis her şeye rağmen ! ) beklediğini
not edelim. Bundan kaçış yolu sizi çadır taşıma zahmetinden de kurtaracak olan “get
a tent” alanı. Hem daha temiz, hem de festival sonunda sizin için önceden kurulmuş
olan çadırı paketleyip eve getirebiliyorsunuz.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">-Adamlar her şeyi topluyor. Bardaktan tut, kamp alanında
kırılan dökülen alet edavata ya da bir daha giymeyeceğiniz kıyafetlere kadar.
Sonra bunları da ihtiyacı olanlara paslıyorlar. Bir de DONATE YOUR REFUND olayı
var. Yani bardağı geri götürüp parasını almıyorsun, ya da oraya buraya başkası
toplasın diye bırakmıyorsun ama bu kutuya atıp bağışta bulunuyorsun gibi.<o:p></o:p></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4VbVnaKQK_cA9wz_nlHAt5c0v_9YPDvNosUq0mvb2BtOSP6ysjW3m36uPclZMBI-dbtD0suA3aMSCJkrQRets0a-1xRhdLap2hJCjCS_xyMA9oE5qbbI8TpJ7m1sK4m1zlbvIqbW7AG2w/s1600/Foto%C4%9Fraf1851.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4VbVnaKQK_cA9wz_nlHAt5c0v_9YPDvNosUq0mvb2BtOSP6ysjW3m36uPclZMBI-dbtD0suA3aMSCJkrQRets0a-1xRhdLap2hJCjCS_xyMA9oE5qbbI8TpJ7m1sK4m1zlbvIqbW7AG2w/s320/Foto%C4%9Fraf1851.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">-Festival alanında kocaman bir plakçı var. Festivale gelen
kim varsa plağını CDsini satıyor. Güzel hareket. Hatta kitapçık bile
bastırmışlar özel olarak.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">-Yeme içme olayında başınız pek ağrımaz. Pek çok stand ve
pek çok çeşit mevcut. Fiyatlar ortanın üstü diyelim. Ortalama makarna, sandviç
ya da fish and chips gibi yiyecekler 50-60 kuron ( 15-20 tl arası ) fiyatlara
alınabiliyor. Makarnacı 30+ yıldır oradaymış. Gece yarısı enerji düşerse
birebir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">-Bira fiyatı 36 kuron ( 12 tl gibi ). ANCAK kamp alanına
vesaire dilediğiniz kadar alkollü / alkolsüz içeçek sokabiliyorsunuz. Festival
müdavimi Danimarka gençlerinin önemli sportif aktivitelerinden biri koli koli
birayı hababam oradan oraya taşımak diyebiliriz. Ayrıca bir de sürahide bira
olayı var.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">Haydin festival notlarına devam edelim : <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">*Tamam adamlar sağa sola tuvaletini yapıyor belki ama sabah
bir kalkıyorsun, diş fırçalamak için onlarca adam kuyrukta bekliyor. Buyur buna
ne diyeceksin ? Bilinç...<o:p></o:p></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1n2zD-bmL-wFc9HNRACb6eaJAnY96dx5voDIzHmnEz_BqveAm68DPpDkOLoe9SK0TgTmDCmou5bKK_ybXrL4ZPte7NdghLJ2oo8N69-f2yq8scQ_9hZbMlO4kSVAhrLzvcyIvTahRWiYX/s1600/Foto%C4%9Fraf1835.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1n2zD-bmL-wFc9HNRACb6eaJAnY96dx5voDIzHmnEz_BqveAm68DPpDkOLoe9SK0TgTmDCmou5bKK_ybXrL4ZPte7NdghLJ2oo8N69-f2yq8scQ_9hZbMlO4kSVAhrLzvcyIvTahRWiYX/s320/Foto%C4%9Fraf1835.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">*Danimarka gençleri klasik “güzel insan” tarifimize uyan
endamdalar, değildir diyen özelden gelsin. Sanırım o yüzden kendi içlerinde
farklılaşmak için iki ana yol bulmuşlar; saç ve gözlük. Erkeği kızı envai çeşit
saç modeli ve gözlük çeşidiyle festival alanı bu anlamda bir moda şovu
andırıyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">*Festivalin ana ve tek sponsoru Tuborg. Ana sahnede branding
ve her yerde Tuborg satılması dışında diğer alanlarda reklamları yok. Benzer
bir tespiti Barcelona / Primavera fstivalinde de yapmıştım. Memleket
hudutlarında bu olaya bakış biraz daha farklı ( elbette ki haklı gerekçelerle
).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">*Tüm konserlerde sahne önünde gönüllü çalışanlar
dinleyicilere ücretsiz su dağıtıyor. Hem sıcaktan hem de alkolden oluşabilecek
riskleri minimize etmek için. Evet evet içilebilen sular bunlar.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">*Ana ekranlarda en çok güvenlikle ilgili görseller dönüyor.
Güvenlik senden başlar, yanındakine dikkat et, sorun görürsen güvenliğe haber
ver şeklindeki üç basit uyarı cümlesi ciddi bir bilinç uyandırmış olacak ki üç-dört
defa bir kenarda köşede az biraz dinleneyim dediğimde hemen biri omuzuma
tıklayıp arkadaşım iyi misini çekiverdi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">*Alkolün bolca tüketilmesine rağmen minnacık dahi olsa bir
gerginlik, itiş kakış görmediğimi de not olarak geçmek isterim dört gün boyunca.
Aşırı derecede uçmuş bir arkadaşın dört görevli tarafından el bebek gül bebek
taşınmasını sizlerin de görmesini isterdim açıkçası.<o:p></o:p></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgqUfzu1chHcQoXCrzekCjsoOdhaw6bYBvTvyHmpeNAAfNPD9WreAmxmKqa9XGQEI10k0zR_f-OpCcLSvlmr9kZhuThisbb2gzbQtsvLrM68i8POuzXDMJTTrfVm8hKwoqkBfv135GJN4bM/s1600/Foto%C4%9Fraf1894.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgqUfzu1chHcQoXCrzekCjsoOdhaw6bYBvTvyHmpeNAAfNPD9WreAmxmKqa9XGQEI10k0zR_f-OpCcLSvlmr9kZhuThisbb2gzbQtsvLrM68i8POuzXDMJTTrfVm8hKwoqkBfv135GJN4bM/s320/Foto%C4%9Fraf1894.jpg" width="240" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">*Ana ekranlarda çıkan videolardan biri “Speak Your Mind, Not
Someone Else’s” diyordu. Güzel mesaj !<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">*Bir diğer videoda ise “Talk Less” mesajı vardı. Ah ah diye
içgeçiriverdim sadece...<o:p></o:p></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9syAXWRW9f9ynsyDdbNTkcq8WLr3ouNXlKyKkuXFOnCoUdgZx68UM2KcfW8O_AhBHs_4lRqKhwC8d93heipTRrSOd7rrBuXeHoa1UB1yhJYk1akMcKs8_MvCF6UfvzDLJ8XzvQ2wKToog/s1600/Foto%C4%9Fraf1874.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9syAXWRW9f9ynsyDdbNTkcq8WLr3ouNXlKyKkuXFOnCoUdgZx68UM2KcfW8O_AhBHs_4lRqKhwC8d93heipTRrSOd7rrBuXeHoa1UB1yhJYk1akMcKs8_MvCF6UfvzDLJ8XzvQ2wKToog/s320/Foto%C4%9Fraf1874.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">*Bu arada Roskilde’de hava ancak 23:00 gibi kararıyor ve
03:30 – 04:00 dedin mi komple aydınlanıyor. Bu da kabaca programın sonuna kadar
alanda kalırsanız çadıra uyumak için gittiğinizde sizi aslında yeni kalkmışsınız
gibi bir havanın karşılıyor olacağı gerçeği. Aklınızda bulunsun...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">Konser notlarımızda buluşmak üzere efenim...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>fasitdairehttp://www.blogger.com/profile/04445704058072020303noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7770539609520058531.post-46313563792534583972012-07-30T13:48:00.000+03:002012-07-30T13:48:57.671+03:00Mark Van Hoen. The Revenant Diary. Editions Mego (minima)<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhiwweps1R51ad1yZcq3xTqWDX0o0u-g6y6RxKv1CZHdKzC_Hq8xqHEkGUjnrQg0_0TpvFJfsdNeyokRCkvv9YT52NHwOxvHdcXH2UF5Q_M4a94WQcphyCQ0Xn51SO7GffRurQSfxO_qB5i/s1600/reven.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhiwweps1R51ad1yZcq3xTqWDX0o0u-g6y6RxKv1CZHdKzC_Hq8xqHEkGUjnrQg0_0TpvFJfsdNeyokRCkvv9YT52NHwOxvHdcXH2UF5Q_M4a94WQcphyCQ0Xn51SO7GffRurQSfxO_qB5i/s320/reven.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US"><span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">Peter
Rehberg (Pita) kumandasındaki Editions Mego etiketi Seefeel’in kurucularından,
Scala grubundan ve aynı zamanda Locust adıyla tanıdığımız Mark Van Hoen’in son
çalışmasıyla arşivlik albümler serisine bir yenisini daha ekliyor. Ziyadesiyle
zengin bir ses, ritm ve melodi dünyasında yoğrulan albümün her anında Van
Hoen’in yaratıcı ruhunun ve usta maharetinin bileşkelerini görmek mümkün. Hatıralar,
pişmanlıklar ve nostalji kavramları üzerinde şekillenen çalışma Van Hoen’in
kabaca 30 yıl öncesindeki kayıtlarına geri dönmesiyle tetiklenen bir süreçte
ortaya çıkarılmış. Başdöndüren perküsyon darbeleri, yoğrulmamış analog synthler,
kesik drone yankılanmaları ve katmanlar halinde incelikle işlenmiş hışırtılı ve
pürüzlü melodiler eşliğinde vücut bulan parçalar, klasik şarkı formasyonundan
uzak bir ambiyansa sahip. Basit yapısına rağmen bir şekilde tekrarlayan vokal
kullanımının yarattığı hipnotik etkiyle ruhunuzu sarmalayan “Don’t Look Back”, IDM
vurgusu yüksek ama yenilikçi bir dille yorumlanan “Where Were You” ve “No
Distance” ile, kapanışı yapan uzunca “Holy Me” ilk anda yanına yıldız
koyduğumuz parçalar. Şimdiden yılın en iyi çalışmalarından biri olacağının
sinyalini güçlü bir şekilde barındıran bu albümü özellikle elektronik
müzikseverlere hararetle önermekte bir beis görmüyoruz. Hem de hiç!</span><span style="font-family: Arial, sans-serif; font-size: x-small;"><o:p></o:p></span></span></div>fasitdairehttp://www.blogger.com/profile/04445704058072020303noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7770539609520058531.post-31903087043978348862012-07-23T20:41:00.000+03:002012-07-23T20:41:35.626+03:00Felix Kubin. TXRF. It’s (minima)<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibL583zwBS0zdqyRF9cFe4VcH6uAt0oXdPE2ld8lsT03O5w8dXPNgpdSV2Qf5a09eRVnGQu_4GJO_GPevqQcn-R0dcT-jAlmhDIScsOucTUpSs59QKCmnNvIwo06TcfKErdz6LxPSAMw8h/s1600/felix.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibL583zwBS0zdqyRF9cFe4VcH6uAt0oXdPE2ld8lsT03O5w8dXPNgpdSV2Qf5a09eRVnGQu_4GJO_GPevqQcn-R0dcT-jAlmhDIScsOucTUpSs59QKCmnNvIwo06TcfKErdz6LxPSAMw8h/s320/felix.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US"><span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">Elektronik
müzik coğrafyasının değişkenlikte ve üretkenlikte sınır tanımayan “dahi” isimlerinden
biri olan Felix Kubin çizgidışı son çalışmasıyla müziğe ilişkin algılama ve
dinleme pratiklerimize farklı bir boyut katıyor. Albüme adını veren TXRF
aslında bir kısaltmadan geliyor : Total Reflection X-Ray Fluorescence. X
ışınlarının çeşitli materyallerin yüzeylerine uygulanması olarak
özetlenebilecek bu yöntem aynı zamanda daha sonradan patentli bir test olarak literatüre
de girmiş bir yöntem. Kubin’in bir deney ortamında synthesizer, sequencer ve
çeşitli filtreler kullanarak ürettiği ses öbeklerinden ve bunların harmanlanmasından
oluşturduğu çalışma, özellikle Raster Noton ekolü olarak da adlandırılabileceğimiz
dijital minimalizme oldukça yakın duruyor. Öte yandan Alva Noto ve Ryoji
Ikeda’nın had safhada steril çalışmalarına kıyasla daha “kirli” seslerle örülü
bu yapıda, belirsizlik kavramımın ve ucu açık olma halinin de hatırı sayılır
bir rolü olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Üretilen seslerden ve bunların ritmik
tekrarlarından oluşturulan yapılar belli formlar dahilinde dinleyiciye
ulaştırılıyor. Bir parçada kendimizi kozmik bir evrende hissederken, bir
başkasında endüstriyel bir kargaşa ya da bir başkasında analog ve primitif
synth melodileriyle örülmüş bir kurgu karşımıza çıkabiliyor. Her daim deneysel
işlere mercek tutanlar için tavsiyemizdir. </span><span style="font-family: Arial, sans-serif; font-size: x-small;"><o:p></o:p></span></span></div>fasitdairehttp://www.blogger.com/profile/04445704058072020303noreply@blogger.com0