Mapstation etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mapstation etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Mayıs 2010 Pazartesi

Mapstation. The Africa Chamber. Scape. 2010 (minima)

Hafızalarımıza Kreidler’in kurucu üyesi ve To Rococo Rot’un başat figürü olarak kazınan Stefan Schneider’in solo projesi Mapstation, bugüne değin Alman elektronik müzik sahnesinde özellikle Staubgold, Scape ve Karaoke Kalk gibi birbirinden değerli etiketlerden çıkardığı albümlerle hatırı sayılır bir ilgiye mazhar oldu. Naif ve melodik yapısı kuvvetli, döngüler üzerine oturtulan minimal dokunuşlarla zenginleştirilmiş mütevazi bir çalışma olan The Africa Chamber’da zaman zaman Neu!, Kraftwerk ve DAF gibi ekol olmuş isimleri andıran ritmik ve tekrar üzerine kurulu yapılar etrafımızı sarıyor. Albümün adından da tahmin edilebileceği üzere, parçaların alt yapılarına hakim olan Afrika öğeleri, Schneider’in bu çalışmasında efsanevi Fela Kuti’nin Africa 70 projesindeki onlarca isimden biri olan perküsyonist Nicholas Addo-Nettey ile birlikte çalışmasından kaynaklanıyor. Zaman zaman ruhani bir ayin havasına bürünen albümde ( Bells and Lions, After All This Freedom gibi ) ayrıca canlı enstrüman kullanımlarının ( davul ve trombon ) olması da akustik vurguyu kuvvetlendirmiş. Genellikle kısa süreli parçalardan oluşan albüm içiçe geçirilmiş uzun bir tek parça gibi akıp giderken, kulaklarımızda rahatlatıcı bir etki bırakıyor. Sade, dinşendirici, keyifli ve başarılı bir çalışma.



Bu yazı Babylon derginin 2010 bahar sayısında yayınlanmıştır.

15 Mayıs 2009 Cuma

September Collective. All The Birds Were Anarchists.Mosz.2007


September Collective’in ismiyle de dikkat çeken albümlerini dinlemeye başladığımda kim olduklarına ilişkin en ufak bir bilgim yoktu. Hatırladığım kadarıyla albümle ilk temasımı tetikleyen, çalışmayı 2007 yılında kendi kataloğundan yayınlayan Mosz etiketine eski zamanlardan bu yana duyduğum karşılıksız ilgiydi. Daha sonra kimdir, nedir diye bakarken şimdi sıralayacağım üç isimle karşılaşınca albüme ilişkin müzikal beklenti çıtamı biraz yükseklere set ettim elbette. Dile kolay Barbara Morgenstern olacak, Stefan Schneider yanına gelecek; yetmeyecek bir de Polonyalı Paul Wirkus üçüncü eleman olması için kandırılacak; sonra da September Collective olunacak, bravo. Barbara Morgenstern malumunuz Monika Enterprise, Leaf gibi etiketlerle fazlasıyla haşır neşir; naif / melodik elektronika soslu pop parçaları ile kendi tarzını oluşturmuş önemli bir isim. Monika Enterprise demişken bu nev-i şahsına münhasır etiketin kurucusu, eski Einsturzende Neubauten elemanı Gudrun Gut’un da ismini anmamazlık etmeyelim. Morgenstern özellikle düşük tempolu, melodik yapıları kuvvetli; ancak synthpop tandanslı çalışmalarda sıkça rastlanabilen ucuzluğa kaçmayan kaliteli müzikal yolculuğunun bazı duraklarında benzer tarzın saygın temsilcisi To Rococo Rot elemanları ile de yakın ilişki içine girmişti ( bkz. To Rococo Rot’un has elemanı Robert Lippok’un prodüktörlüğünü yaptığı 2005 tarihli “Tesri” albümü ). Böylelikle September Collective’in ikinci üyesi Stefan Schneider için de ilk ipucunu elde etmiş oluyoruz ki, kendisi To Rococo Rot’un bir diğer elemanı. Schneider’i aynı zamanda yine Berlin kökenli Staubgold, Scape gibi etiketlerden Mapstation ismi ile çıkardığı albümlerden tanıyoruz. Paul Wirkus ise sanıyorum birazdan detaylarına gireceğim bu albüme deneysel iklimlerin melankolik ruhunu katan asıl adam. Diğer iki isime nazaran daha uçlarda bir rotanın takipçisi olan 67 doğumlu bu Polonyalı zat , daha modern, deneysel ve minimal vurgular taşıyan bir elektronik müzik üstadı. İlle de elektronik olmaz diyenler için kendisinin davulcu olduğunu da söyleyelim ve hatta az evvel bahsi geçen Mapstation (aka Stefan Schneider) ile ortak çalışmaları olan 2008 tarihli Staubgold etiketli “Forest Full of Drums” albümünün de ismini zikredelim. Çek radyosuna oyunlar yazması, tiyatro müzikleri hazırlaması falan da boş vakitlerinde yaptığı diğer hatırı sayılır işler. Evet, özetle September Collective içeriği itibariyle iyi şeyler üretme potansiyeli had safhada olan bir kozmik / elektronik karışım. Peki albüm bu beklentileri karşılıyor mu ?

Açılış parçası “Out of Intention” albümün kalanında bizi neyin beklediğine dair sağlam referanslar içeriyor. Alt katmanlara ustalıkla yedirilmiş dingin ve kırılgan piyano melodileriyle bunların üzerine geçirilen ritmik ses düzenlemeleri arasında salınan parça her nasılsa kulaklarınızı esir alıyor ve sizi müziğin içine çekiyor. Albümün tamamında oldukça güçlü formlar içinde eritilmiş parçaların tümünde yeralan güçlü naiflik hissiyatı ve kendini umarsızca tekrarlayan melodik pasajlar; bunların aralarındaki geçişkenliği kuvvetlendiren emprovize ses oyunları, dinleyende bir kenara uzanma, gözlerini kapatıp kendini dinleme halini de tetiklemiyor değil. Bu bahsettiğim belki de bu tarz albümlerin en altı çizilmesi gereken özeliğini oluşturuyor. Parçaların her birinde adeta sizin için ayrılmış bir boşluk var. O boşluğa kendinizden birşeyler akmasına izin verdiğiniz zaman bir iç yolculuğu da başlatmış oluyorsunuz. “Natura”, “Light Writing”,“Primaten” ve “Substitute Original” buna örnek verebileceğim parçalar. Albümde diğerlerinden olumlu yada olumsuz anlamda ön plana çıkan bir parça olmayışı, albümün baştan sona tek bir uzun parça gibi dinlenmesini de sağlıyor. Albüm melankolik ama kasvetli olmayan, ritmik ama sıradanlaşmayan, deneysel ama sağlam altyapıları olan parçalardan oluşan enfes bir elektronik müzik dinletisi şeklinde akıp gidiyor. Üç elemanın kendi tarzlarını ön plana çıkarma gayretinden öte bir noktada üç müzisyenin kuvvetli yanlarını kendinde barındıran ayrı tek bir kişinin elinden çıkmışçasına dengeli ve artistik açıdan gelişmiş bu albüm için 2007 tarihli olsa da kulak kabartılması elzem etiketini Mosz’un altına vuruyoruz.