taylor deupree etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
taylor deupree etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Ocak 2012 Pazartesi

Mini Mini Minimal : 12k

Aşağıda Trendsetter dergisinin Nisan 2006 tarihli sayısında yeralan ve 30 Ocak 2012 akşamı www.radyobabylon.com adresindeki haftalık Nota Bene programında özel bir setle andığımız ( programın soundcloud versiyonu da buradadır : http://soundcloud.com/fasitdaire/nota-bene-by-fasitdaire-vol-58 ) New York çıkışlı 12k etiketine ilişkin bir değerlendirme yazısı bulunmaktadır...Buyrunuz

Noize sayfalarında sizlere daha önceden Almanya’da yerleşik iki elektronik müzik etiketinin kısa tanıtımlarını yapmıştık. Staubgold ve Tomlab firmalarından sonra bu kez de kıta Avrupasını terkedip okyanus ötesine, Amerika’ya uzanıyoruz. Minimal elektronik müziğin dijitalizmle iç içe geçtiği ve müzik dışındaki birçok farklı disiplinle dirsek temasında bulunduğu karma bir alanın en önemli temsilcilerinden biri olan New York / Brooklyn’de yerleşik 12k etiketi bu ayın Noize sayfalarındaki konuğumuz.

12k etiketinin kuruluşu yaklaşık 10 yıl öncesine, 1997 yılına dek gidiyor. 12k elektronik müzik ana çatısı altındaki birincil misyonunu “sentetik mikroskopik ses dizaynları ve estetik minimalist kompozisyonlar üretmek” olarak tanımlıyor. Etiketin kurucusu 1971 doğumlu Taylor Deupree’nin müzikal profilini ses / grafik sanatçısı (sound artist, graphic designer) ve fotoğrafçı kimliklerinin biraz daha ötesine genişlettiğimizde iç dizayn, mimari ve plastik sanatlar gibi ikincil bir halkayı daha içerdiğini görüyoruz.

1997 yılının ilk gününde resmi olarak 12k etiketini kurduktan kısa bir süre sonra, 2000 yılının eylül ayında deneysel elektronik müziğin önemli isimlerinden Richard Chartier ile birlikte bir alt kol niteliğinde olan LINE (LINE ağırlıklı olarak ultra-minimal ses kurgularının yeraldığı, dijital ses üretimlerinin ses / sessizlik ve dinleme eyleminin estetik / sanatsal yorumlarıyla çevrelendiği çalışmalara ev sahipliği yapıyor) etiketinin altına imza atan Deupree, 2000’li yıllarda da müzikal iş kollarını zenginleştirmeye devam etti. Önce 2002 yılının başında dünyanın çeşitli yerlerinden önemli minimal / deneysel elektronik müzik sanatçılarının süresiz olarak internet üzerinden indirilebilir mp3 formatlı parçalarını sunan “term.”, bunun arkasında da 2003 yılının sonlarında “ana akım dışı japon popu” olarak nitelendirilen çalışmaların sunulduğu “Happy” (Happy, Taylor Deupree’nin aslında Japonya dışında pek de tanınmayan Japon pop müziğinin daha deneysel uzantılarına duyduğu ilginin bir yansıması) geldi. Dolayısıyla Taylor Deupree bir yandan bu dört farklı kulvarın müzikal rotalarını belirliyor, bir yandan da kendi prodüksiyonlarını (hem kendi etiketinden hem de başka – Ritornell/Mille Plateaux, Raster Noton (Almanya), Sub Rosa (Belçika), Fallt (İrlanda), Audio.NL (Hollanda), Spekk (Japonya) gibi – etiketlerden ) yayınlamaya devam ediyor. Geride kalan 10 yıllık süreç içerisinde Deupree’nin aynı zamanda Instinct Records, Caipirinha Music, Plastic City (Amerika), Disko B (Almanya) ve Dum (Finlandiya) gibi etiketlerle de çalışmalar gerçekleştirdiğini görüyoruz.

1999 yılının ocak ayında Deupree New York’lu Caipirinha Music için “Mikroskopik Ses” adını verdiği bir toplama albüm hazırladı. Bu albümde Kim Cascone, Alva Noto, Ryoji İkeda, Thomas Brinkmann, Produkt/Komet (Frank Bretschneider), Digital (Wolfgang Voigt) ve Goem gibi önemli isimleri biraraya getirerek de dikkat çekti. 12k’nın kurulmasından önceki dönemde ise Deupree’yi özellikle Savvas Ysatis ile birlikte gerçekleştirdikleri “Futique” projesinde ( Luv Luv albümlerinin altını kişisel tavsiyem olarak çiziyorum ) aktif olarak görüyoruz.
Merceğimizi Deupree’den biraz uzaklaştırıp 12k etiketi üzerinden odaklandırdığımızda, bir anlamda Deupree’nin kendi kişisel müzikal serüveni için kullandığı bazı ifadeleri 12k’nın müzikal misyonunu da netleştiren tanımlamalar olarak görmek mümkün: “Zaman içinde yaptığım işleri gözden geçirdiğimde aslında dijitalizm, grafik ve fotoğrafın hem birbirlerini tetiklediklerini hem de bütünlediklerini gördüm. Bunların her biri zaman içinde farklı roller üstlenerek yaptığım müziğe yansıdılar. Olabildiğince müzik dışı malzemelerin ve bakış açılarının ürettiğim müziğin içinde yer almasına ya da ona ilham vermesine çalıştım.” Örneğin 12k ve alt kollarından yayınlanan her bir çalışma hem kullanılan malzeme ve kapak tasarımı, hem de kapak fotoğrafları açısından belirli bir estetik bütünlük içeriyor. Minimal, doğal, zamandan bağımsız ve basit formlar çerçevesinde kendini bulan bu anlayış 12k etiketini taşıyan her bir çalışma için şaşmaz bir parola / kılavuz niteliğinde.

12k kataloğuna kısaca baktığımızda gerçekten derinden etkilenmemek pek mümkün değil: Kenneth Kirschner, Christopher Willits, Sogar, Doron Sadja, Steinbrüchel, Motion, Frank Bretschneider, Goem, O/r, Ghislian Poirier, Shuttle 358, Minamo, Fourcolor, Antti Rannisto, Sawako ve Sebastian Roux bu isimler arasından ilk dikkat çekenler. Dijital ses işlemlerini bir anlamda sonu olmayan bir havuz olarak değerlendirdiğimizde, 12k etiketinde yer bulan çalışmaların zaman içinde çekilen anlık fotoğrafların farklı dijital parametrelerin süzgecinden geçen bir yansıması olarak değerlendirmek mümkün. Bir his, duygu ya da noktadan hareketle şekillenen ve kendine ait bir alanda formlaşan, ama nasıl yorumlanması gerektiği ile ilgili net ipuçları içermeyip; bunu dinleyiciyi bir görev olarak aktaran bir bakış açısından bahsediyouz. Devam eden döngüler zihnimizin kıvrımlarında deşifre olurken hissedilen yeni tatlar, dinleyici olarak üstlenilen bu aktif rolün en belirgin repliği aslında. Belki de sırf bu yüzden 12k müziğinin içine girmek için Eno’nun “ambient music” tanımının tam aksine sesi işleyen bir düzeneğin arka planı olmaktan çıkarıp, yeni hayal ve düşüncelerin kurgulandığı zamansız bir boyutun çerçevesini belirleyici unsur olarak görmek gerekiyor. Sadece ses üretimini değil, elimizde tuttuğumuz CD’lerin malzemesinden kapak tasarım ve fotoğraflarına varıncaya dek sanatsal bir estetik üretim izleğinde eserler yayınlayan 12k’yı izlemeye devam.

12K ALBÜM TAVSİYELERİ
1-Frank Bretschneider / Looping I – VI (And Other Assorted Love Songs)
2-Sogar / Basal
3-Taylor Deupree / Stil
4-Ghislian Poirier / Il N’ya Pas De Sud
5-Antti Rannsito / Aaniesineita

LINE
1-Richard Chartier / Set Or Performance
2-Steinbrüchel / Circa
3-Steve Roden / Air Forms

4-Vend / Wiel
5-Bernhard Günter / Monochrome White – Polychrome W/ Neon Nails

********************************************************

5-6 yıl kadar önce böyle anlatmaya çalışmışız 12k etiketini. Bu bağımsız ses bugün hala minimal ve deneysel kulvarda oldukça kallavi işlere imza atmaya devam ediyor. Bu eski yazının içeriğini biraz güncellemek adına gelin minik bir ek yapalım ve birkaç video ile 12k'dan albüm çıkaran bazı isimlerin çalışmalarına bir göz kırpalım...




5 Ekim 2010 Salı

Taylor Deupree. Shoals. 12k. 2010 ( minima )

Taylor Deupree her daim kulaklarımızı kabarttığımız Amerika orijinli 12k etiketinin kurucusu olarak oldukça üretken bir müzisyen profiline sahip. Yaklaşık üç yıllık bir aranın ardından kendi etiketinden çıkardığı “Shoals” albümü enteresan bir arka plan hikayesini de içinde barındırıyor. Deupree 2009 yılında York Üniversitesi Müzik Araştırma Merkezi tarafından dersler vermek için İngiltere’ye davet ediliyor. Sonrasında okulda karşılaştığı zengin gamelan enstrümanları ( Endonezya’nın Java ve Bali adalarına ait ) koleksiyonu aklını çeliyor ve enstrümanları çalmak yerine farklı yöntemlerle ( vurma, sürtme vb. ) elde ettiği ses ve tınıları özel bir bilgisayar programında harmanlıyor. Be esnada bol miktarda farklı ses de ( Deupree’nin etrafta dolaşması, enstrümanları temizlemesi gibi sesler ) kayıt altına alınıyor. Sonrasında tüm bu döngü, ses ve tınılar bir kez daha 12k stüdyolarında detaylı bir işçilikle gözden geçirilip, sonuçta dört uzun parçadan meydana gelen “Shoals” albümü ortaya çıkıyor. “Shoals” derinlikli yapısı, çok katmanlı atmosferi ve bunlar arasında gizlenmiş incelikli dokusuyla enfes bir dinleti sunuyor. Oktavı artırılmış rafine elektronik seslerle zenginleşen çalışma hipnotik ve sakinleştirici kurgusuyla gerçekten dikkatli bir dinlemeyi ve yüksek bir notu ziyadesiyle hakediyor.

5 Mayıs 2010 Çarşamba

Çeşitli Sanatçılar. 2.Favourite Places. Audiobulb. 2010 (minima)

Audiobulb etiketinin Favourite Places ismi altında yayımladığı ve Taylor Deupree, Biosphere, Leafcutter John gibi müzisyenleri biraraya getiren ilk derleme çalışma 2007 yılında piyasa çıkmıştı. IDM, glitch, ambient ve saha kayıtlarından beslenen bir havzada yeşillenen bu derlemenin ikinci adımında yine önemli isimler karşımıza çıkıyor. Lawrence English, Sawako, Autistici ve Icarus bunlar arasında ilk dikkati çekenler. Audiobulb etiketi elektronik müziğin daha deneysel uçlarında konumlanmış olsa da duygusal vurgusu kuvvetli çalışmalara imza atan bir etiket. Projede yeralan müzisyenlere dijital / elektronik seslerden ve saha kayıtlarından yola çıkarak, en sevdikleri yerleri anlatmaları istenmiş. Böylelikle çeşitli ses kayıtlarıyla ana kurgusu belirlenen çalışmada dış dünyamızdan kendi içimize ulaşacak olan bir hikaye ortaya çıkarılmaya çalışılmış. Amaçlanan dinleyicilerin de kendi pasif konumlarından çıkıp, sevdikleri mekanları ( eviniz yada sayfiyede bir bahçe vb. ) sadece görsel olarak değil işitsel olarak da dikkatlice süzgeçten geçirip, sahiplenmelerini ( yada içselleştirmelerini ) tetiklemeyi hedefliyor. Bahsi geçen isimler dışında Yannick Franck, Michael Santos, Calika ve He Can Jog’un parçaları ambient / IDM arasında salınan, pastoral efektli süslemeleri ve naif kurgularıyla ekstra bir dikkati hakeder nitelikte.



Bu yazı Babylon derginin 2010 bahar sayısında yayınlanmıştır.

5 Temmuz 2009 Pazar

Tomasz Bednarczyk. Painting Sky Together. Room40. 2009


Günümüzde minimal elektronik müziğe ilişkin üzerine eğilinmesi gereken çarpık yorumlardan birinin; bu yelpazede kendine yer bulan çalışmaların yapıbozuma açık, tek yönlü ve yapay bir kurgusallık alanında yarattıkları öte-gerçeklik dünyasının müzikal yansımalarının; sıklıkla hislerimize dokunmaktan uzak, kimliksiz ve derinliksiz olduklarına ait katı düşünce tarzı olduğunu düşünüyorum. Olağandır ki sevgilimiz başını omuzlarımıza yasladığında dur sana laptopumdan nefis bir Fennesz parçası dinleteceğim demek ilişkinin sadece o anını değil geleceğini de riske atabilir. Ancak müzik olgusunun özünde yer alan “ses” kavramı üzerine odaklanan çok yönlü ve sorgulayıcı bakış açılarının da bizlere keşfedilmemiş tazelikler sunabileceğini es geçmemek gerekir. Sanırım böyle olmasaydı minimal(ist) / deneysel elektronik müziğin hatırı sayılır isimlerinin birçoğu çağdaş klasik müzikle bu kadar içli dışlı olmaz ve titr olarak da kendilerine türkçe karşılığını bulmakta oldukça zorlandığımız “sound artist” payesi verilmezdi. Ben bu blog dahilinde “sound artist” için yapılan işin özü bu ifadeyle örtüştüğünden “ses tasarımcısı” ifadesini kullanmayı uygun buluyorum açıkçası.

20’li yaşlarının henüz başında Room40 etiketinden ikinci albümü “Painting Sky Together”ı yayımlayan Tomasz Bednarczyk’i de bu anlamda yolun başındaki bir ses tasarımcısı olarak nitelemek mümkün. Bednarczyk’in minimal elektronik müziğin geniş skalasında kendini konumlandırdığı yer bu albümde biraz daha klasik kompozisyonlara yakın. Zaman zaman saha kayıtlarıyla beslenen albüm dingin, melankolik ve dengeli yapısıyla dikkat çekiyor. Açılış parçası “Your Whiteness” birbirine eklenmişçesine uzayıp giden bir ses yumağı üzerindeki minik cızırtılarla naif bir minimal ambient parça izlenimi veriyor. Ardından gelen “Freckled Cheeks“te ( ve keza “So Fragile” isimli parçada ) bu defa arka plana gitarla piyanonun çekingen ve kırılgan dokunuşları ekleniyor. “Tokyo”da dışarıya çıkıp su, bisiklet ve kuş sesleri arasına döşenmiş bir kompozisyonla doğaya doğru ilk adımlarımızı atıyoruz. “A Bus Ride With A Red Haired Girl” ve “Agata’s Film” biraz daha gergin ve sinematik dokusuyla dikkat çeken parçalar. Albümün sonlarına doğru “January”de biraz daha neşeli, akışkan ve keyifli melodiler çalınıyor kulağımıza. Kapanış parçası “Movie” adına yakışır nitelikte ve sakince zihinlerimizde oynatılan bu filmin görsel kapanışını yapıyor.

12k, Touch, Plop gibi etiketleri referans verebileceğimiz çalışmanın müzikal kurgusu Fennesz, Christopher Willits, Kenneth Kirschner, Oren Ambarchi, Sawako gibi isimlerin atmosferik, duygulu, dingin ve akışkan yapılarını anımsatıyor. Lawrence English’in kurucusu olduğu Avustralya’lı Room40 etiketine de bir minik parantez açmadan geçmeyelim. Kataloğunda DJ Olive, Taylor Deupree, Tujiko Noriko, Steinbrüchel ve Janek Schaefer gibi yüksek skala isimleri barındıran Room 40 için takip edilmesi gerekenler listesine minik bir çentik atmakta fayda var.

86 doğumlu Polonyalı Bednarczyk’in ortaya çıkardığı işin çıtası gerçekten bir hayli yüksek. Albüm çok katmanlı bir yapıya sahip olmasa da incelikle işlenmiş dokusu, duygu yüklü zengin melodileri ve sinematik vurguyu ön plana çıkan karakteriyle oldukça etkileyici bir çalışma. Ortalama bir kulak kabartışta yaz yağmuru çabukluğunda içinizden geçecek olan çalışma, biraz daha yakından dinlenmeyi hakeden bir duygusallığı ve saklanmışlığı barındırıyor. Evet, elektronik müziğin de eleştirilerin aksine bir ruhu olabilir; önemli olan mahir eller tarafından beslenip beslenmemesi.

23 Mayıs 2009 Cumartesi

Giuseppe Ielasi. Aix.12k.2009


Giuseppe Ielasi uzunca zamandır bilip, çalışmalarını takip etmeye çalıştığım bir isim olsa da; 2009 yılı başında 12k etiketiyle yayınlanan Aix’e değin yaptığı albümleri yeterince derinlemesine dinlemediğimi de itiraf etmeliyim. Son haftalarda defalarca baştan sona farklı hislerle kulak kabarttığım bu son çalışması, beni aynı zamanda Ielasi’nin geçmiş albümlerini de tekrar bir süzgeçten geçirmem konusunda itekleyici oldu. Avant-garde ahalinin önemli bir temsilcisi olan Ielasi’nin kurucusu olduğu Fringes etiketinden albüm yayınlayanlar arasında Alvin Curran, Radu Malfatti, Brandon Labelle, Eric La Casa ve Eliane Radigue gibi isimlerin olması; Ielasi için hatırı sayılır bir referans listesi oluştursa da Ielasi’nin dünyasına giden algı kapılarımı ardına kadar açan Aix’e müteşekkirim.

Aix albümün kaydedildiği Fransa’nın güneyindeki bir kasabanın adı. Ielasi İtalyan. Albümü yayımlayan Taylor Deupree’nin 12k etiketi de Amerika kökenli. Eğer Ielasi “dünya müziği” yapıyor olsaydı bu karışımdan farklı lezzetler çıkabilirdi. Oysa Aix’te Ielasi karşımıza kelimenin tam manasıyla dünyalı olmayan deneysel bir yolculuğun kaptanı olarak çıkıyor. Geçmiş dönem çalışmalarına nazaran daha yetkin, katmanlı (ama bir yandan da rafine) ve derinlikli bir çalışma elimizdeki. İelasi’nin 12k etiketiyle August’un ardından yayımladığı ikinci albüm olan Aix; ambient, glitch, electroakustik referanslarla yoğrulmuş; davul, piyano, trampet ve gitar gibi enstrümanlardan alınan kayıtların çeşitli ses parçacıklarının nitelikli ve detaycı bir ses işçiliği eşliğinde harmanlanmasından oluşmuş bir albüm.

Önemli bir değişim olarak “less is more” felsefesinden yola çıkarak daha önceki albümlerde sıklıkla rastlanan 8’er – 10’ar dakikalık parçalar ( Plans albümünün 30 dakikalık tek bir parçadan oluştuğunu da hatırlayalım ), bu çalışmada 3-4 dakika civarlarına inmiş. Benim kulak kantarımda albümün ağır çekmesine yolaçan en önemli etken ise parçalara bir ruh halinin işlenmiş olması. Bu derinlik hissiyatı ile birlikte her ses kümesinin kendi mecrasında akıp, diğerleriyle kontrollü bir rastlantısallık içinde eriyip gittiği sinerjik bir müzikten bahsediyorum. Bakılan her detay kendi netliğini duyursa da, toplam da ritim ve melodinin yakalandığı bir akışkanlık söz konusu. Bu anlamda çalışma Jan Jelinek’in Farben adıyla yayınladığı albümleri anımsatıyor. Az önce adı geçen Sedimental etiketli 2003 albümü Plans, akustik doğaçlama vurgusunun daha ön planda olduğu, ambient / drone arasında gidip gelen, arka planda minik ses parçalarının serpiştirildiği bir kurguya sahipken; Aix’teki parçalar kısa olsalar da daha derli toplu, bütünlüklü bir kolaj çalışması niteliğinde.

İsimsiz 9 parçadan oluşan ve toplamda ancak yarım saati bulan albümü dinlerken adete havaya asılmış ve belli bir ritm içinde salınan ses kümelerini yakalayabiliyorsunuz. Arka planda bu parçalar arasında birlikteliği sağlayan uzatılmış piyano melodileri (bazı parçalarda adeta bir kilise orgu kimliğine bürünse de), ağır aksak tınlayan vurmalılar, onlarca farklı malzemeden yapılmış bir saatin tiktakları gibi çınlayan notalar adeta genleştirilmiş, araları açılmış ama hala birbirine sıkı sıkıya tutunan bir yapının elemanları gibi yerleştirilmiş Ielasi tarafından.

Bu çalışmayı IDM kategorisine koymak zor olsa da içinde bol miktarda zeka pırıltısı olduğunu da söylememiz lazım. Benim klasifiyem ise “headphone music”. Yani paşa paşa güzel bir CD çalarda, loş bir ortamda, sesi biraz açıp buna mukabil gözleri kapatarak, akşam üzerileri dinlenecek bir müzik. Bu açıdan da zaman zaman gereksiz denecek derecede uzatılmış, esnetilmiş, içi çoğunlukla boşaltılmış ama adına kolaylıkla ambient denen albümler üreten düzenbaz (!) ses cambazlarına nazire edercesine zengin bir içeriğin, elektronik müziğe ruh ve hayatiyet katan bir filtrede damıtıldığı bu albüm, sanıyorum ki Ielasi açısından da müzikal yolculuğunda birkaç adım yukarıya tırmanmış olmayı ifade ediyor.

2009’un ilk çeyreği için ardımızda sağlam bir iz bırakan Aix albümüne ve 12k etiketini, içinden babam çıksa dinlerim mükemmeliyetine mazhar eyleyen Taylor Deupree’ye saygılarımızla.