14 Ekim 2009 Çarşamba

Traject. Birting. Creative Space. 2009

Günümüzde envai çeşit bilgisayar programı ve türevleri aracılığıyla “ses” olgusunun tüm perdeleri fütursuzca sonuna kadar aralanıyor ve çoğunlukla gaipten gelen sesler / ilhamlar eşliğinde sahnelenen bir kimliksizleştirme sürecinin tınısal atıklarının dökülüverdiği soyut, hissiz, mutant denebilecek bir “üretilmişler / paketlenmişler / kenara koyuverilmişler” havuzu oluşuyor. Bolca zehirli maddenin de dolanıverdiği bu kalabalık içerisinde manidar bir güzergah tutturabilme gayretlerinin en önemli riski elbette ki pek değerli vaktimizi böylesi hava boşluklarında kaybetmek ihtimali. Haydi vakti bir şekilde bulduk ve harcadık diyelim, peki ama içimize içimize sökün eden bu anlamsızlandırılmışlıklar çıktılarının kenarda köşede bıraktığı iri puntolu hasarları kim pansuman edip de siliverecek ? Blogger konuya giriyor, telaşa mahal yok !

Son zamanlarda kulak aşinalığı yaratacak denli bol miktarda teneffüs etmekle meşgul olduğumuz Traject’in “Birting” isimli çalışması işte tam da bu çerçevesini illaki bazı filtrelerle daraltma mecburiyetine iteklendiğimiz havuzda adeta parıl parıl dolanan nadide bir eser kıvamında. Temiz, dengeli, yenilikçi ve her anlamda ilgiye mazhar olası bir dinleti. Hem de bu defa 75 dakikaya yakın bir sure boyunca. Zira Traject’in ilk çalışması bir mini albüm şeklinde sadece altı parçadan oluşan, toplamı 40 dakika çizgisine ancak dokunan ve tadı damakta kalan kıvamda bir albümdü.

Girişi de bu ilk mini albüm üzerinden üç beş cümle sarfederek devam ettirecek olursak, birçokları gibi benim de Traject ismi ile tanışmam takdire şayan etiketimiz, İsviçre menşeili Spezialmaterial aracılığıyla oldu. Bahsi geçen ilk çalışma 2004 yılında Zürih’te ikamet eden bu etiketin 13. çalışması olarak yayınlandı. Bu 40 dakika içinde dahi Traject ( blogger artık bir isim zikretsen mi ? : Gísli Thór Gudmundsson / İzlanda ) maharetli bir müzisyen kimliğiyle deneysel rüzgarlardan bolca depolayarak ama IDM’in çıkmaz sokaklarına dalıp kendini kaybetmeden, oldukça kişilikli, sağlam omurgalı ve oturmuş bir çalışmaya imza atmıştı. Açıkçası ikinci çalışma için beş yıl gibi bir sürenin geçmiş olması da aşçı kardeşimizin malzeme seçimi ve pişirme sürecindeki detaycı tarzına dikkat çekiyor sanırım.
İkinci albüm “Birting” ise bu vesileyle merhaba dediğimiz komşumuz Yunanistan’da faaliyet gösteren Creative Space Records etiketiyle bu yılın ortalarında yayınlandı. Baştan şunu bir yazayım da kalemim rahatlasın : baştan sona ve hatta baştan aşağı çok üst kalite bir çalışma “Birting”. Özellikle prodüksiyon açısından bakıldığında, gerçekten parçaların kulak zarlarımızda bir ekstra şık tınlamasının kaynağını da merak etmedik değil. Derken bu anlamda daha Meksika’lardan bir ismin, muhtemelen yakın zamanlarda illaki bir vesileyle Nota Bene sayfalarına da konuk edeceğimiz Murcof’a ( aka Fernando Corona ) ait olduğunu görünce de tespitimizin bir nevi ispatını da yapmış olduk, daha da bir rahatladık. Böylelikle filtrelerimizi açık tutacağımız kanallardan biri de Atina’ya selam olsun şeklinde Creative Space olsun (
www.creativespace.gr ) diye not düşerek artık gelişme bölümüne geçelim derim. Come on blogger !

14 parçadan oluşan albümde keskin elektronik ses tınıları ambient referanslı yumuşak bir atmosfer içinde bolca miktarda kullanılmış. Bazı parçalarda tribal davul ritmleri, akışkan ses deneyleri ve sıklıkla sinematik bir doygunluğun ön plana çıktığını görüyoruz. Murcof’un çalışmaya ekstra bir seviye atlattığını kulaklarımıza ispat için yapmamız gereken ışıkları söndürmek, kulaklıkları takıp biraz da sesi açaraktan cam kenarına, haydi olmadı yatak ucuna ilişmek ve bir yarım saat başka bir meşgale içerisine girmeye teşebbüs etmemek. Kuzey Avrupa ikliminin ve ülkelerinin soğuk kimyasının da izdüşümleri olan çalışma orta tempoda gitmesine rağmen, içerdiği keskinlik, derinlik ve zengin müzikal dokusu itibariyle sizi kolaylıkla içine çeken bir sıcaklığa sahip.

Parçalarda sıklıkla rahat takip edilebilir tekil bir melodiden ziyade yapıbozuma uğramış aksak ritimlerin kendi iç içe geçirilmiş dengelerinin üzerinden sağlanan bir iç ritimden bahsetmek mümkün. Metalik sesler, çıtırtılar, esneyen ses kümeleri, sonik kolajlar, süreklilik arzeden nota ve sesler ( drone ) bir referans vermek gerekirse daha düşük tempoda seyreden bir Autechre algısı yaratıyor. Kanımca Traject’in çalışmasının en vurguyu hakeder kısmı, ilk paragrafımızda biraz serzenişte bulunduğumuz ve benzerlerinin arasında yankısız bir kayboluşun sahibi olmaktansa kendi gür çığlığını atabilen bir çalışmaya imza atmış olması. Daha ete kemiğe bürünmüş bir albümdür kastım. Uçar kaçar değil de, taş yerinde ağırdır misali okkalı bir müzikal kalite çıtasının rüştünü ispatı. Ya da bir nevi IDM ne olakinin buyrunuz, dinleyinizler listesinin en sağlam referanslı satırlarından biri. Ne diyeyim de sonuca geleyim, hakikaten cidden gönülden bir tavsiye. Yıldızlı pekiyi statüsünden hem de.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder