Memleket sınırları dahilinde ziyadesiyle konsere, festivale teşrif etme gayretinde olsak da, nedense birkaç yıl öncesine kadar hiç sınır ötesi operasyona girişmemiş talihsiz bir müziksever olduğumu da itiraf etmeliyim. 2010 yılında Barcelona’daki Primavera’ya gitme kararım sonrası açılan bu uluslararası hat üzerindeki ikinci adımımı, Selanik’te düzenlenen ve orta büyüklükte olduğunu belirtebileceğimiz elektronik müzik tandanslı Reworks Festivali için atmıştım. İyi ki de atmışım...
Selanik’in muhteşem havası ve leziz yemekleri, keyifli sohbetlere teşne kafeleri ve 2 euro’ya onlarca CD cukkaladığımız Joint isimli müzik dükkanı gece başlayacak olan performanslar öncesi hafızalarımıza kazınmıştı bile. Festival esnasında canlı seyretme olanağı bulduğumuz Byetone, Autechre, Parov Stelar, Sven Vath ve Moderat gibi isimlere ek olarak yol arkadaşım sevgili Mabbas’ın da yönlendirmesiyle ( daha sonradan Babylon’a da misafir olacak olan Gonjasufi ) performansına gidişimiz de yine akıllardan çıkmayacak, garip ve anlatılması zor bir tecrübeye dönüşecekti. Kabaca iki saatlik bir zaman diliminde maruz kaldığımız Gonjasufi – The Gaslamp Killer işbirliğindeki bu çok boyutlu kozmik yolculuk esnasında, tüm performans boyunca rasta saç modelli bir kardeşimizin orta çaplı bir 14 şubat çiçek buketi büyüklüğünde adı buraya lazım değil malzemeyi yakması, üflemesi, ara ara hareketsiz şekilde yere yatması dışında müziğe en ufak bir dahli olmadan adeta grubun bir üyesi olarak sahnede boy gösterdiğini belirtirsem sanırım maruzatım bir nebze olsun anlaşılabilir. Velhasıl-ı kelam ilk anda teknik ekipten biri olduğunu ve bazı ayarlar yapılırken ortama ses olsun diye klasik bir rock parçasını çalmaya başladığını düşündüğüm kişinin The Gaslamp Killer ( GLK ) olduğunu anlamamız uzun sürmedi elbette.
Tanık olduğumuz bu muhteşem performans yaklaşık iki saat boyunca, hiç dinmeyen bir enerjiyle, devamlı birbirini izleyen şarj – deşarj aktarımlarıyla adeta hipnotize edici bir etki yaratmıştı üzerimizde. Onlarca defa Mabbas’la kelimelerin yetersiz kaldığı bir evrende gözlerimizdeki şaşkınlık yansımalarıyla içimizde hissettiklerimizi sessizce birbirimize söylemeye çalışmıştık. Fazlaca beylik bir tanımlandırmaya girmeden söylemek gerekir ki, GLK klasik DJ ya da laptop müzisyeni tanımlamalarının / algılarının çok ötesinde bir profil sergiliyor. Sahneyi devraldığı ilk andan itibaren ritüelleşmiş mimik, jest ve vücut hareketleriyle daha sesler dünyasına girmeden sizi avucuna almayı başarıyor. İlk anda “kardeşim ben çalacağı müziğe bakarım, gerisi beni ilgilendirmez” diyebilecekler dahi adım gibi eminim ki tüm performans boyunca GLK’yi adeta bir retina taramasından geçiriyorlardır. Örnekse terlediği anlarda tişörtünü kendine pervane etmesi, parça geçişlerinde birkaç kelimelik cümleler etmesi, hatta saçlarını sağa sola sallaması bile buna dahil.
Sanırım Gaslamp Killer’den bahsederken en çok altı çizilmesi gereken iki husus var, aslında birbiriyle içiçe geçmiş iki unsur. Öncelikle elindeki malzemeye, çalacağı materyale bu denli hakim kişi sayısı sanırım oldukça azdır. Kastım şu parça ile bu iyi gider, şuradan buraya sıçrayayım algortiması değil elbette ( bkz. http://bit.ly/wqWnWV ). Zira Gaslamp Killer adeta teatral bir performans sergiliyor sahnede. Kelimeler kullanmadan elindeki malzeme ile daha önceden hazırladığı bir teksti bir nevi notalarla dile getiriyor, enstrümanı değil adeta müziği konuşturuyor belki de. Öte yandan buna eşlik eden diğer özelliği ise çaldığı materyal üzerindeki hakimiyetin getirdiği, müzikle müthiş uyumlu vücut hareketleri. Bu an geliyor klasik bir Led Zeppelin parçasındaki gitar solosunun taklidi oluyor, an geliyor bir elektrosazın nameleri oluyor. Dubstep bir parça çalarken müzikteki kuvvetli baslar adeta Gaslamp Killer’ın içine girip orada dansediyor sanıyorsunuz. Pan Sonic, Alva Noto gibi isimlerin canlı performanslarında müzikle birebir hareket eden, müzikteki tınıların formülize edilmesiyle üretilmiş dijital projeksiyonlardaki uyumu Gaslamp Killer sahnede kendi vücuduyla yakalıyor adeta.
Öte yandan kabaca ortalama dakikada bir çalınan parçanın değiştirildiği müthiş bir tempodan bahsediyoruz. Muhtemelen 4-5 dakika dinlediğimizde bazılarımızı rahatsız edebilecek bir parça Gaslamp Killer’ın yarattığı auranın içinde çözülüp, unufak edilip, hazmedilmesi pek bir leziz minik lokmalara dönüşüveriyor. Cüretkar bir şekilde sadece janralar değişmiyor Gaslamp Killer’ın müziğinde, aynı zamanda tempolar ve duygular da değişiyor. Üç defa canlı seyrettiğim performanslarda müzikler birebir aynı değildi belki ama yaratılan atmosfer, ruh hali kesinlikle birbirine çok yakın ve üst düzeydeydi. Öte yandan bunun arka planında elbette çok güçlü bir ses / müzik avcılığı var. Bakınız Gaslamp Killer's Istanbul Timelapse isimli bu çalışmada kendisi bizim birçoğumuzn dahi bilmediği sahaflarda plak avcılığına devam etmiş mesela : http://www.youtube.com/watch?v=P2zOAdasu_4 .
Son bir yılda 200 civarı performans sergilediğini belirten Gaslamp Killer bunlar arasında Türk seyircisini ayrı bir kefeye koyduğunu da belirtmeden geçmedi. Dedesinin Tekirdağ’dan olması ve performanslarında bol miktarda 60 – 70’ler dönemi Türk Saykodelik parçalarına yervermesi elbette Gaslamp Killer ile Türk fanları arasındaki bağı ekstradan kuvvetlendiren bir unsur.
Bu paralelde memleketimize arz-ı endam ettiği ilk etkinlik olan Rock’n Coke ( buna da bkz. derim hatta : http://www.youtube.com/watch?v=RbSWs21gBns ) festivalindeki performansı da oldukça uzun süren GLK, festival programının aksamaması için yan taraftan aldığı minik uyarılara rağmen sahneyi oldukça zorlanarak terketmişti. Hatta seyircinin de minik bir protestosu olmuştu diye anımsıyorum. Festival mantığında gerçekten doğru olan oydu ama Gaslamp Killer o günü unutmamış olacak ki Babylon’daki performansında “festivalde değiliz, daha fazlasını istiyor musunuz?” diye sorarak seyirciyi yine coşturmayı başardı. Sanıyorum yine iki saati aşan bir performansla bitirdi gösterisini. Hatta kendisinden önce ve sonra yine oldukça başarılı bir sete imza atan Grup Ses Beats’e de eşlik etmeyi ihmal etmedi.
Şahsi inancım odur ki Gaslamp Killer bundan sonra senede bir huzurumuza çıkar, aklımıza başımızdan almaya devam eder.
Sağolsun varolsun...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder