Elektronik müziğin önemli kesişim kümelerinden birinin klasik müzik olduğunu belirtmişken, son dönemde bu tarz işler arasından sıyrılarak dikkatimi celbeden bir albümü de mercek altına yatırmak istedim. Norveçli müzisyen Tommy Jansen’in Elegi takma adıyla 2007 yılında yine aynı etiketten ( Miasmah ) yayımladığı “Sistereis” sonrası bir üçleme olması muhtemel serinin ikinci albümü olan “Varde”den bahsediyorum. Aslında “Varde” dip toplamda klasik müziğin elektronik altyapı ve kurgu üzerinde karakterini daha baskın ortaya koyan bir kompozisyona sahip. Daha ziyadesiyle bir üvertür denemesi ve hatta bir ağıt ( requiem ).
Jansen diğer çalışmasında olduğu gibi bizi yine geçmişin tozlu sayfaları arasında puslu ve karanlık bir yolculuğa davet ediyor. 1900’lerin başlarında maceracı iki ismin Güney Kutbu’na ulaşan ilk insanlar olmak uğruna hemhal oldukları adı konmamış rekabetlerinin hüzünlü sonuna yakılmış bir ağıt “Varde”de hayat buluyor. İngiliz kaşif Robert Falcon Scott ve adamları Güney Kutbu’na doğru yaptıkları amansız yolculuğu bitirdiklerinde Norveçli kaşif Amundsen’in kendilerinden önce bu noktaya ulaştıklarını görür. Hayal kırıklığı ve umutsuzluğun tetiklediği geri dönüş gayreti kendisi ve ekip arkadaşları için ölüme uzanan adımlardan ibaret kısa bir yolculuk olacaktır. Geç kalmış bir kahraman mı yoksa hırs uğruna ekip arkadaşlarının ve kendisinin açbilaç soğuktan donarak ölmelerine yolaçan aksi huylu bir lider mi ? Bu bilinmez ama muhtemeldir ki Amundsen’i pek hayırla anmamış olacak ki tarihe adını yazdıran bu şahıs da yıllar sonra arkadaşlarıyla oluşturdukları bir kurtarma timini taşıyan uçağın ortadan kaybolmasıyla kayıplara karışmış ve cesetler dahi bulunamamış.
Jansen bu melodramin işitsel dökümantasyonunu yaratırken pitoresk, atmosferik ve derinlikli bir bileşke oluşturmayı başarmış. Ön plana çıkan yaylılar ve piyano partisyonları taşıyıcı öğe olmalarına rağmen; genelde basitleştirilmiş, pek melodi ve ritme yaslanmayan, orta dozda sessiz sakin bir şekilde damıtılmış notaları serpiştiriyor kulaklarımıza. Tüm bu belli belirsiz kompozisyonlar karamsar ve bir o kadar da karanlık ses kümeleri ile melankolik bir birliktelik oluşturuyor. Muğlak, depresif olmasa da ürkünç, zaman zaman trajik bir kurgu adeta boşlukta olmasına rağmen Jansen’in müzikal paletinde adım adım netlik kazanıyor. Bu haliyle duyduklarımızdan bir adım ötesini hissettiren bir çalışma “Varde”.
Korku, yalnızlık ve ümitsizlik gibi kavramlarla örülmüş albümde eksikliğini hissettiğimiz şey temponun belli bir çizginin ötesine taşmalar yapamamış olması. Böylesi dramatik bir sinematik kurgu içinde belli noktalarda bahsedilen farkli duyguların bir coşma halinin yaşanmıyor olması da albüme totalde karamsar ve tekinsiz bir hava veriyor. Kendi adıma biraz daha elektronik motiflerin, saha kayıtlarının yoğunluklu olmasını beklerdim desem de anlaşılan Jansen kutupların buzlu, soğuk, içine kapanık, yeknesak imgeleri arasında dolanmayı ( hatta durup beklemeyi ) tercih etmiş. Bir eleştiri de zaman zaman bu parçalar arasındaki bağın zayıflığı ve müzikle olan alışverişin bazı noktalarda sekteye uğraması.
Jansen diğer çalışmasında olduğu gibi bizi yine geçmişin tozlu sayfaları arasında puslu ve karanlık bir yolculuğa davet ediyor. 1900’lerin başlarında maceracı iki ismin Güney Kutbu’na ulaşan ilk insanlar olmak uğruna hemhal oldukları adı konmamış rekabetlerinin hüzünlü sonuna yakılmış bir ağıt “Varde”de hayat buluyor. İngiliz kaşif Robert Falcon Scott ve adamları Güney Kutbu’na doğru yaptıkları amansız yolculuğu bitirdiklerinde Norveçli kaşif Amundsen’in kendilerinden önce bu noktaya ulaştıklarını görür. Hayal kırıklığı ve umutsuzluğun tetiklediği geri dönüş gayreti kendisi ve ekip arkadaşları için ölüme uzanan adımlardan ibaret kısa bir yolculuk olacaktır. Geç kalmış bir kahraman mı yoksa hırs uğruna ekip arkadaşlarının ve kendisinin açbilaç soğuktan donarak ölmelerine yolaçan aksi huylu bir lider mi ? Bu bilinmez ama muhtemeldir ki Amundsen’i pek hayırla anmamış olacak ki tarihe adını yazdıran bu şahıs da yıllar sonra arkadaşlarıyla oluşturdukları bir kurtarma timini taşıyan uçağın ortadan kaybolmasıyla kayıplara karışmış ve cesetler dahi bulunamamış.
Jansen bu melodramin işitsel dökümantasyonunu yaratırken pitoresk, atmosferik ve derinlikli bir bileşke oluşturmayı başarmış. Ön plana çıkan yaylılar ve piyano partisyonları taşıyıcı öğe olmalarına rağmen; genelde basitleştirilmiş, pek melodi ve ritme yaslanmayan, orta dozda sessiz sakin bir şekilde damıtılmış notaları serpiştiriyor kulaklarımıza. Tüm bu belli belirsiz kompozisyonlar karamsar ve bir o kadar da karanlık ses kümeleri ile melankolik bir birliktelik oluşturuyor. Muğlak, depresif olmasa da ürkünç, zaman zaman trajik bir kurgu adeta boşlukta olmasına rağmen Jansen’in müzikal paletinde adım adım netlik kazanıyor. Bu haliyle duyduklarımızdan bir adım ötesini hissettiren bir çalışma “Varde”.
Korku, yalnızlık ve ümitsizlik gibi kavramlarla örülmüş albümde eksikliğini hissettiğimiz şey temponun belli bir çizginin ötesine taşmalar yapamamış olması. Böylesi dramatik bir sinematik kurgu içinde belli noktalarda bahsedilen farkli duyguların bir coşma halinin yaşanmıyor olması da albüme totalde karamsar ve tekinsiz bir hava veriyor. Kendi adıma biraz daha elektronik motiflerin, saha kayıtlarının yoğunluklu olmasını beklerdim desem de anlaşılan Jansen kutupların buzlu, soğuk, içine kapanık, yeknesak imgeleri arasında dolanmayı ( hatta durup beklemeyi ) tercih etmiş. Bir eleştiri de zaman zaman bu parçalar arasındaki bağın zayıflığı ve müzikle olan alışverişin bazı noktalarda sekteye uğraması.
Açılış parçası “Varde” kısa ama etkileyici dili, “Svanesang” motiflerinin zenginliği ve melodik yapısı, “Drivis” buz dağlarının altına gözatma cesaretini göstermesi ve bir araştırma gemisinin ses örneklemlerini anımsatan içeriğiyle “Skyggespill” albümdeki lezzetin bir kademe yükseldiği parçalar olarak sıralanabilir. ECM kayıtlarının karanlık yüzünün, deneysel elektronik müziğin yüzeyine şöyle bir dokunup fazla derinlere dalmadığı farkli bir tercümesi olan albümde, Harold Budd’ın ambient kurguları ile Ryuichi Sakamoto’nun akışkan piyano melodilerinin birarada kotarıldığını; ama bunun el emeği göz nuru hassas bir dantel işçiliğinden ziyade ortanın biraz üstü bir makrome denemesi kifayetinde olduğunu da belirtmeden geçmeyelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder