Avea’nın bir grup blog yazarını her ay sektörün farklı temsilcileriyle
biraraya getirdiği sohbet toplantılarının bu defaki konuşmacı sayısı neredeyse
biz blog yazarlarına denkti. Hafif bir silkelenme sonrası katılımcı ekiplerden
Helicopria’nın “sınır ötesi” üyelerini toplantı odasının uzak köşelerine doğru
yönlendirince üstünlüğü tekrar ele geçirmiş olduk ( agresif blogger modeli ).
Bu defa ajandadaki konu başlığı “Müzikte çetrefilli yol: Ana akıma alternatif
olmak" olarak belirtilmiş ve bu minvalde dört gruptan toplam altı kişilik
bir konuşmacı kadrosu sahaya sürülmüştü. Esame listesi şu şekildeydi;
Dilara
Sakpinar (123)
www.123theband.com
Miray
Kurtuluş (Nada)
Selen Hünerli
www.myspace.com/nadaist
Sırma Munyar
(Helicopria)
www.helicopria.com
Serkan
Modalı (Planeur)
Onur Atamanwww.rockbandplaneur.com
Her zamanki gibi kırmızı şarabı sohbet toplantısının ana
temsili figürü olan çaya tercih ederekten konuşmacıların tanıtım faslına
giriştik. Helicopria’yı temsilen Sırma Munyar grubun farklı ülkelerden gelen
müzisyenlerden oluşan karma yapısından bahsederek, eklektik bir yorum getirmeye
çalıştıkları ve Progressive Rock çizgisindeki müziklerini dinleyiciler için “dost
hale getirmek” gibi bir amaç güttüklerini belirtti; elbette ana kimliklerinden
uzaklaşmadan...
Selen Hünerli ve Miray Kurtuluş’tan müteşekkil Nada kısa bir
tanıtımla hem Nada olarak çıkardıkları “Oda” isimli ilk albümlerinden, hem Miray
Kurtuluş’un Portecho’dan tanıdığımız Tan Tunçağ ile ortak projesi Mira’dan, hem
de Selen Hünerli’nin Portecho’nun diğer yarısı Deniz Cuylan ve Hakan Vreskala
ile yaptıkları Norrda projesinden bahsettiler. Bu arada Selen Hünerli’yi bundan
sadece birkaç gün önce Babylon’da sahne alan Emika sonrası, Fecr-i Ati’den Nk6
ile birlikte oluşturdukları Re-Spectralize projesiyle de yerli sularımız için oldukça
tatminkar ve gelecek vadeden dubstep eksenli performansta dinleme şansımız
olmuştu. Biraz daha detay isteyenler buraya buyursunlar : http://www.facebook.com/#!/events/232656350145919/
).
Aslında yine üyelerinin orjini nedeniyle karma bir grup olan
Planeur ekibi de Avrupa Müzik etiketi ve Avea Müzik sponsorluğunda çıkan
albümlerinden, grup adının ve Altın Örümcek’te ödül alan site tasarımında
havalarda süzülen planörün aslında müziklerindeki “özgürlük arayışı” temasını
temsil ettiklerinden bahsederek kendilerini tanıttılar. Son olarak da dört
kişilik ekibini temsilen 123 grubunun sesi Dilara Sakpınar blog yazarlarına
merhaba dedi.
İlk gündem maddesi konuşmacıların kendilerini ve kendi
müziklerini ne kadar “alternatif” buldukları üzerine olsa da, Zülal Kalkandelen’in
olumlu katkısıyla soruya bir de “alternatif nedir ?” yan başlığı eklendi. İlk
tur cevaplardan anlaşıldığı üzere her kavramda olduğu gibi “alternatif nedir ?”
sorusunun cevabında da farklı yorumlar ve algılamalar vardı. Örneğin Sırma Munyar
üretilen müziğin sınıflandırılması ekseninden yola çıktığı yorumunda,
rahatlıkla tek bir kalıba sokamayacağımız çalışmalara alternatif denebileceğini
belirtti. Bunu bir anlamda ana akım dışında güzergahlarda dolaşmak, oralarda
kendine ait bir tarz ve duruş yakalamak çabası olarak da okumak mümkün. Öte
yandan Planeur ekibi bu duruş vurgusunun altını çizerek, ana akımın
dayatmalarına ya da yönlendirmelerine kapılmadan kendi içinden gelen müziği yapabilmenin
alternatif bir tavır olduğunu belirttiler.
Nada ekibi ise “popülerlik” kavramından yola çıkarak, popüler
olmanın “alternatif” olmaya mani bir durum olmadığına, örneğin Nirvana gibi çok
popüler ama alternatif isimler olduğuna dikkat çektiler. Buna mukabil
kendilerini pek alternatif görmediklerini de eklediler. Katıldığım bir görüş
olarak da Türkiye’de satmayan ve underground olarak nitelenen işlerin hep
alternatif etiketi yediğini de eklediler ( gerçi toplantının sonlarında genel
anılışın dışında örneğin Emre Aydın’ın alternatif olmadığı konusunda karar
birliğine varıldı ). Bu noktada Sırma Munyar idol olarak aldığı Björk’un çok
popüler olmasına rağmen her albümünde farklı tarzlarda üretimler yaptığını,
sürekli kendini yenilediğini belirterek kabaca şöyle bir formüle ulaştı : Bir
şekilde popüler olup fazla dinleyiciye ulaşabiliyorsan, bu müzisyene daha fazla
“para” getiriyor ve daha fazla para da her daim “kendi istediğini yapabilme”
şansını artırıyor.
Toplantının bundan sonraki kısmında kanımca hafiften ajanda
dışına kayaraktan katılımcı müzisyen ve grupların sosyal mecraları nasıl ve ne
kadar etkin kullandıkları konusu tartışıldı. 123 ve Planeur ekipleri varız ama
çok da efektif değiliz derken, Helicopria’yı temsilen Sırma Munyar altını
kuvvetle çizerek çok aktif olmaya çalıştıklarını belirtti. Müzisyen Aylın
Aslım, Avea reklamlarından tanıdığımız Erdem Yener ve sosyal medya uzmanı Bora
Yeter’in katıldığı ikinci toplantı da aslında bu çerçevede uzunca
tartışılmıştı. Buradaki konuşmalardan da aslında paralel sonuçlar çıktı; evet
sosyal mecralarda olmak gerekli, evet sahici olmak lazım, evet arada bir
müzikle ilgili olmayan özel şeyler de paylaşılabilir vb. Bu kısımda sadece Nada
ekibinin sosyal mecralara biraz daha uzak durduğunu ya da kendi ifadeleriyle paylaşım
olayına pek de yakın olmadıklarını belirtmeleri dikkate değerdi.
Akabinde benden gelen bir soru ekseninde görüşler alındı.
Soru özetle şuydu : Alternatif sesler için sürecin her adımı ekstra sancılı;
albümün üretimi ve yapımı, mekanlarda performans sergilenmesi, basının sizin müziğiniz
hakkında yazması, radyolarda çalınması, TV’lerde kliplerinizin oynatılması ve
nihayetinde son kullanıcı statüsündeki dinleyicinin göstereceği ilgi, albümü
satın alması vesaire. Soru bu problemli sürecin en çok aksayan ayağının ne
olduğuna ışık tutma gayretindeydi. Açıkçası kafamdaki cevabı çok da net alabilmiş
değilim. Burada aynı akşama denk gelen Buzzcocks konseri için o esnada mekandan
ayrılmam gerekiyor oluşum da bir etken elbette ( özeleştiri yapabilen blogger
modeli ).
Cevaben Planeur ekibi işin biraz maddiyat tarafından dem
vurarak, kabaca eğer para var ise bu engellerin birçoğunu aşmak daha mümkün ve
kolay dedi. 123’ten Dilara Sakpınar paranın yanısıra bağlantıların ve iyi bir network
yönetiminin bazı zorlukları hiç ummadığınız şekilde aşmanızı sağlayabileceğinden
bahsetti. Sırma Munyar ise kendisi de son üç yıldır Amerika’da okuyan biri
olarak, ABD’deki okuma – çalışma ( yani gelir yaratma hali anlamında )
durumuyla Türkiye’dekinin farklı olduğunu belirtti.
Genel anlamıyla benim bu soru ile deşmek istediğim özellikle
internet ve sosyal mecralar sonrası “alternatif” isimler için sürecin ilk
adımlarındaki engellerin eğer sağlam bir kurguyla hareket edilirse geçmişe
kıyasla çok daha rahat aşılabileceğine yada bu yolda daha bir ivmeyle yol
alınabileceğine inanmam. Yani bugün x y z nedenler ya da gelişmelerden dolayı
çok düşük bütçelerle elinde "albümü olan" bir grup statüsüne erişmek mümkün. Aynı
parametrelerden hareketle hiçbir TV kanalına veya basından şuradan buradan tanıdık birilerine
vesaire ihtiyaç duymadan kendi klibinizi çekebilir, sosyal mecralardan birçok “dinleyici”ye,
“izleyici”ye ve “takipçi”ye ulaşabilirsiniz. Elbette ki “para” her daim
akışkanlığı artırıcı bir unsurdur, kolaylaştırıcıdır amma ve lakin “düşük” rakamlarla
da bazı adımlar atılabilir. Yazının başındaki “alternatif nedir?” sorusuna
benim şahsi cevabım da buralardan besleniyor. Her ne kadar “alternatif pop”
tarzını hala anlayamasam da ( hani şu Tuttu Fırlattı parçasının sahibesi Gökçe’nin
kendi müziğine ilişkin yaptığı tanımlama ) genel anlamıyla popüler olmanın
alternatif olmaya bir engel olmadığı ( siz popüler olalım diye kendinizi biçip kırpmadığınız sürece - inancındayım. Alternatif olmayı sadece
müziğinizin nasıl tınladığından ziyade bir tavır, duruş ve hayata karşı
belirgin bir algılama düzeyi olarak yorumluyorum. Oyunu oyunun kuralları sana
buyurduğu şekliyle değil de, kendi kurallarına göre oynayabilmek, ödün
vermemek, doğru bildiğinin arkasından cengaverce yola çıkmak, yapmacık olmamak
ve bunun için riskleri ve kayıpları göze almak. İşte bu macereacı yolculukta
samimiyet, inanç uzun vadede illaki biryerlerde yankı bulur. Ama sırf bir akis
duymak için kendi yolundan sapıp dağlara bağırmak çok da alkışlanacak bir hareket
değildir diye düşünüyorum, ses bulsa da ( yazısına nerede son vereceğini bilen blogger modeli ).
bu blogger'ı saygıyla sevgiyle selamliyorum :)
YanıtlaSil