13 Aralık 2010 Pazartesi

Jean-Marc Foltz.Matt Turner.Bill Carrothers. To The Moon. Ayler Records. 2010

Bu değerlendirme Cazkolik web sitesi için yazılmıştır...( www.cazkolik.com )

Yazın arsızca iflahımızı kesen İstanbul sıcakları sonrası Eylül ayı ile birlikte resmi açılışı yapılan sonbahar henüz kendisini yeterince hissettirememiş olsa da, biz AKsi isTİKAMET köşesindeki yazılarımıza biraz daha depresif sularda yıkanmış, lirizmle romantizm arasında gidip gelen, ağırkanlı olduğu kadar karanlık ama bir o kadar da keyifli sayılabilecek bir albümle devam ediyoruz. Ayler Records etiketiyle geçtiğimiz aylarda yayınlanan To The Moon isimli albümde bizi etkileyici bir trio performansı karşılıyor. Klarnette Jean-Marc Foltz grubun başını çekerken, yanı başında kendisine çelloda Matt Turner ve piyanoda Bill Carrothers eşlik ediyor.

2000 yılında İsveç’te kurulan Ayler Records bugüne dek özellikle free jazz janrında yayınladığı gerek güncel çalışmalar gerekse de arşiv niteliği yüksek eski albümler ile kendi alanında önemli bir yer teşkil etmiş plak şirketlerinden biri. Halihazırda yüzü aşkın çalışmanın yeraldığı bu etkileyici katalogda ilk çırpıda göze çarpan isimlerden bazılarını analım isteriz: Joelle Leandre, Frode Gjerstad, Peter Brötzmann, Hamid Drake, William Parker, Henry Grimes ve elbette Albert Ayler...

Fransız klarnetçi Jean-Marc Foltz birçok farklı projenin içinde yeralan bir isim: Sébastien Boisseau ve Christophe Marguet ile birlikte Jean-Marc Foltz Trio olarak, Stephan Oliva ve Bruno Chevillon ile ayrı ayrı duo ve her ikisiyle birlikte yine trio olarak çalan müzisyen, ayrıca Armand Angster ve Sylvain Kassap ile birlikte üç klarnetten oluşan dikkat çekici bir trio projesinde de yeralıyor.

Matt Turner ise günümüzün en hayranlık uyandırıcı doğaçlamacı çellistlerinden biri olarak anılıyor. Aynı zamanda piyano da çalan Turner, standart cazdan avangarda ve alternatif rock’a dek uzanan geniş bir müzikal yelpazede kendine sağlam bir yer edinmiş durumda. Kendisinin eğitimi esasında Dave Holland gibi usta bir müzisyenle birlikte çalışmış olduğunun da altını çizelim.

Albümde piyanoda karşımıza çıkan Bill Carrothers ise öncelikle bugüne dek denk geldiğim en eğlenceli ve renkli caz müzisyeni web sayfasına sahip. Carrothers onlarca albüm ve çeşitli ödüllerin eşliğinde 30 yıla yakın süredir piyanosunun başında olan değerli bir müzisyen kısaca...

To The Moon üç müzisyenin dengeli bir doğaçlama yaklaşımı içinde ortaya çıkmış, oldukça dingin, uçlarda gezinmeyen ama belirli bir alan dahilinde kendi meşrebince zenginliklere yerveren bir çalışma. Zaman zaman melodik bir kurgunun farkedilebilir kıvama getirildiği, ama sıklıkla birbiriyle kısa cümlelerle sohbet eden üç enstrüman eşliğinde kendi yolunu bulan bir albüm To The Moon. Albümün genelinde ekip içinde özellikle klarnette Jean-Marc Foltz biraz daha çizgi dışı bir güzergahta ilerlese de piyano ve çello kendi rotalarında fazla sapmalara izin vermeden keyifli bir performans sergiliyorlar.

Albüm soyut bir lirizm ile modern bir romantizm arasında yaptığı gitgellerle bazen arkamıza yaslanıp tatlı bir huzuru içimize şırıngılarken, bazen de anlık uyarılarla sıradanlığın gevşekliğinden bizleri kurtarıp parçalara farklı ve taze bir pencereden bakmamızı sağlıyor.

Albümün açılışı cazdan ziyade klasik müzik referanslı bir tonlama ile birlikte naif piyano melodileri eşliğinde düşük tempolu küçük cümleler kuran çellonun liderliğindeki Moonfleck ile yapılıyor. Adeta hüzün yüklü bir senaryonun notalara döküldüğü parçalarda klarnet de ara pasajlarda kendine yer edinmeyi başarıyor.

Ağır tempolu açılışın ardından görece hareketli bir parça olan Black Butterflies geliyor. Piyano ve klarnet eşliğinde gelişen parçada aynı kısa cümlelerin bu defa karşılıklı olarak söylendiğine şahit oluyoruz. Klarnetin tonu gerçekten etkileyici ve sürükleyici. Parçanın sonlarına doğru eş zamanlı bir kurgu dahilinde üstüste konuşan sesler arasında sıyrılıp son sözü söyleyen yine klarnet oluyor. Black Butterflies müzikal dokunun yorumlanışındaki farklılığın albüme getirdiği nitelik farkını hissedebilmek adına etkileyici bir örnek olarak geride kalırken başlayan A Pale Washerwoman endişeli bir melodik yapı içerisinde gelişiyor. Ardından gelen Knitting Needles’da da kısmen aynı hislere kapılmak mümkün. Yapısal olarak Knitting Needles albümde deneysellik açısından bir adım öne çıkan kimliğiyle dikkat çekiyor. Her üç müzisyen de bu parçada o ana dek ipuçları hiç verilmemiş bir yorumla karşımıza çıkıyorlar. Klarnetin boğuk sesleri arasında Michael Nyman’ı anımsatan repetitif bir çello ve perküsyon kurgusu (bu parçada Carrothers piyanonun içine dalıyor adeta) bu parçayı albümün en farklı çalışması haline getiriyor.

Romantik vurgusu oldukça kuvvetli Moondrunk içli piyano dokunuşlarıyla başlıyor. Klarnet uçuşan melodilerle elele tutuşarak huzurlu ve dingin bir yolculuğa çıkarıyor bizleri. Takip eden Crosses da benzer titreşimler salıyor aslında içimize. Memleket hudutları dahilinde canlı görmek konusunda içimin yanıp tutuştuğunu bir kez daha itiraf edeceğim David Darling’in ECM etiketli albümlerini anımsatan derin ve çok boyutlu çello bu iki parçada başrolü üstleniyor. Klarnetiyle Jean-Marc Foltz ve piyanoda Bill Carrothers bu parçalarda yaptıkları minik eklemelerle biraz daha eşlikçi rolündeler. Gallowas Song isimli parçayı bile bir nebze bu gruba dahil etmek mümkün. Ancak bu defa üçlünün arasında daha dengeli bir görev dağılımı söz konusu. Bu parça için altı çizilmesi gereken ayrı bir not ise özellikle ikinci yarıda daha serbest bir söylemle, biraz daha isyankar ve ısrarcı bir tona kavuşan klarnet ve piyanonun karşılıklı atışmalarının büyüleyici derinliği.

Son bölümde yeralan Old Pantomimes, To Colombine ve kapanışı yapan Prayer yine sakince bir atmosfer içinde ilerleyen lirik parçalar. Prayer albümdeki doğaçlama yoğunluğunun bir nebze daha yakından hissedildiği bir parça olarak etkileyici bir kapanış performansı sergiliyor.

To The Moon üç usta müzisyenin kendi aralarında yakalamayı başardıkları farklı bir dilin minik kompozisyonlara yansımasını içeren nitelikli bir çalışma. Ana yolun dışına fazlaca taşmadan güzergah içindeki salınımlarıyla kimliklendirilen bu doku tüm albüm boyunca içten, derin ve naif bir yaklaşımla ele alınarak başta da belirttiğimiz gibi lirik / romantik referansları da yüksek oktanlı bir hale döndürülmüş durumda. Bu haliyle hiç de yorucu olmayan albüm fazla renge bulanmamış soyut bir tablo gibi içimize işleniyor.

Sonbahar mevsimine uygun tınılar barındıran çalışmayı bir anlamda aynı kelimeler üzerinden farklı dünyalara ve algılara kapılar açan şiirlere benzetmek de mümkün. Son bir not olarak az ama özlü sözlerle iteklendiğimiz bu yeni çağrının peşinde gözler kapalı, ardımıza yaslanmış tatlı bir rüyaya dalmak için özellikle akşam saatlerini salık vermek isteriz.