16 Kasım 2009 Pazartesi

Mika Vainio. Ununquadium / Vandal. Raster Noton. 2009

Bir müzik adamı tarzını, şeklini ve dahi şemalini bu kadar erkenden, bu kadar baskın ve karakteristik şekilde bir çalışmaya nasıl monte edebilir merak edenler farklı zaman dilimlerinden istedikleri Mika Vainio çalışmalarını dinleyip, spontane bir teste tabi tutabilirler kendilerini. İtiraf etmeliyim ki konu Pan Sonic ve bu çığır açıcı ikilinin yada herhangi bir yarısının bir şekilde bulaştıkları işler oldu mu, kimyamda öngörebileceğim ama engelle(ye)meyeceğim reaksiyonlar başlıyor ve her nasılsa her defasında müthiş tatminkar bir cevapla karşılanıyorum. Sondan başa gidelim ve Mika Vianio’nun dört parçadan oluşan ve Raster Noton etiketli “unun” serisinin de dördüncü çalışması olarak yayımlanan eserinin müzikal dinlenceler külliyatımızda, tavsiyenin de ötesinde olmazsa olmaz kıvamında bir çalışma olarak yer bulacağını belirtelim. Tabii özellikle Pan Sonic’in müzikleriyle beslenmiş elektronik müzik kurtları için daha da geçerli bu ifadeler.

Seri çatısı altındaki adıyla “ununquadium”, ikincil adıyla “Vandal” parça isimleriyle de bazı mesajlar veriyor. “Teutons”, “Vandals”, “Goths” ve “Barbarians”. Geçmiş zamanlarda merkez ve kuzey Avrupa’da yaşamış vahşi kabilelerden bazılarının isimleri bunlar. Vainio’nun çalışması da o denli sert, acımasız, vahşi ve primitif bir doku içinde dolaşıyor. Dinamik bir kurgunun içinde endüstriyel referanslı yapıtaşlarıyla döşenmiş yoğun bir çalışma. Bir defa daha kabul etmek gerekiyor ki klasik IDM çizgisinin, atmosferinin ve formülasyonunun tamamen dışında; özgün, gelişimci ama bir o kadar karakteristik bir müzik tarzına sahip Mika Vianio. Katmanlar arasında inanılmaz bir dengenin sağlandığı, kenarda köşede kulağımıza takılan her bir müzikal dokunun dinamik bir bütünü oluşturan anlamlı parçalar olarak ayrı keyif kanallarından ruhumuza, bedenimize ve dahi zevkimize zuhur ettiği, dokunduğu bir elektronik dökümanter.

Analog ses öbekleri arasında “noise” karanlıklarında kaybolmadan ama tüm bu karmaşık kurgunun içinden de ritmik ve belki de bir anlamda dans pistlerine dahi ucu dokunabilecek denli canlı bir kıvamı ustaca manevralarla tutturmayı beceriyor Vainio. Endüstriyel efektlerin bolca kullanıldığı, seslerin gümbür gümbür aktığı, kuvvetli baslarla sizi yerinizden zıplatacak denli zımba bir atmosferi sadece birkaç parça ( hatta birkaç saniye ) içinde yakalayabilmek gerçekten bir maharet, ince işçilik ve farklı bir yaratıcılık seviyesi gerektiriyor.
Bu satırlarda adını ileride de ziyadesiyle anacağımızdan emin olduğum Vainio, sadece bizlere tarifi imkansız ve benzersiz lezzetler barındıran müziğiyle keyifli dakikalar sunmakla kalmıyor, deneysel elektronik müziği sadece bilgisayar programları aracılığıyla hafif prodüksiyonlar yaparak “ben de yaptım, oldu”dan ibaret sanan ucuzcu karambolcülere karşı da adeta minik bir uyarı gönderiyor.

Müsadenizle parçaların detay analizine girmeyeceğim. Soyut elektronikanın somuta ergimesi. Havada uçuşanın ele avuca gelmesi. Klişelerden uzakta şekillenen bambaşka bir müzik yaratım biçemi. Özgün müzikal arayışlar içinde depreşen araştırmacı göz ve kulaklar için dikkat kesilmesi gereken bir mihenk taşı. Bir “Mika’ysa, koy sepete” ispatlayıcısı. İlla favori derseniz "Teutons" ve "Vandals" derim. Bakın Boomkat bu çalışma hakkındaki notunu ve puanını nasıl vermiş. Biz de fazla söze hacet yok kıvamında katılıyoruz diyelim, bitirelim. F*cking A+ - DO NOT MISS!!!! ( Ah be Boomkat bir de transport masrafların soyguncu efekti yememiş olsaydı ne canlar yakardın ! )


15 Kasım 2009 Pazar

Aoki Takamasa. Ununtrium / Rn-Rhythm Variations. Raster Noton. 2009

Raster Noton’un kimya cetvelinden esinlenen serisi “unun” peşindeki gizemli ve sarsıcı yolculuğumuza kaldığımız yerden devam etme gayretimiz, yazdan kalma bir pazar gününde dahi klavye başına mıhlanmamıza neden olabilecek denli güçlü. Serinin üçüncü ayağı yine Berlin’de yerleşik ama 1976 Japonya / Osaka doğumlu üretken bir müzisyen olan Aoki Takamasa’dan gelmiş. Çalışmada toplam süresi yarım saate yaklaşan dört parça var.

Başlarken serideki üçüncü çalışmanın, diğer ikisine nazaran biraz daha rahat dinlenebilir bir kıvamda olduğunu belirtelim. Bu elbetteki öveyazdığımız diğer çalışmalar için bir olumsuzlama değil, sadece diğer iki çalışmada karşımızda dimdik duran girift ses yığınlarının yorucu ve yıpratıcı takibini bu dört parça için biraz daha keyfekeder bir kulak kabartma ile yapabildiğimizi ifade etme amacı taşıyor. Altı çizilmesi gereken bir diğer fark da buradaki parçalarda proses edilmiş vokal efektlerinin de kullanılmış olması.

Aoki Takamasa serinin ilk iki adımında karşımıza çıkan isimlere nazaran müzikal diskografisi daha kabarık bir isim. 2000’lerin başından bu yana Progressive Form, Fat Cat, Op.Disc gibi etiketlerden albümler yayınlamış olan Takamasa, ziyadesiyle IDM janrı içinde deneysel üretimlerde bulunmuş bir isim. “Quantum”, “Silicom” ve Tujiko Norika ile ortak çalışmaları “28” bunlar arasında ilk aklımıza gelenler.
Müzikal üretimlerinin merkezinde çeşitli yazılım programları olsa da, Takamasa farklı programlara adeta enstrümanlarmış gibi yaklaşarak oldukça geniş bir yazılım listesi üzerinden kendini anlatmaya, dillendirmeye ve ifade etmeye gayret eden bir isim. Özellikle son dönem çalışmalarında vokallere de yervermesi bu açılımın bir uzantısı. Oldukça ritmik bir kurgu içinde oluşturulan çalışmanın adı da bunu vurgular nitelikte seçilmiş. “RN – Rhythm Variations”. Orta tempoda salınan parçalarda omurgayı oluşturan ve çeşitli efektlerle zenginleştirilen döngülerin yanı sıra bahsi geçen deforme vokal kullanımları da ( aslında insan sesi diyelim, zira bildiğimiz anlamda kelimelerden oluşan bir şarkı sözü vokali söz konusu değil ) çalışmayı daha canlı ve organik bir hale getirmiş, bu da kulaklarımızın çeperlerinde daha kolaylıkla nüfuz eden bir yapı ortaya çıkarmış.

Açılışı yapan “rn2 09 pt1 pt2 dl” yüksek temposu, ( arka planda kalsa da ) hipnotik damlayan su etkili vuruşları, kesik bayan vokalleri ve aralara serpiştirilmiş elektronik efektlerle bir türlü rahata eremeyen, açılamayan bir parça havası veriyor. Bu bastırılmışlık hali parçadaki devinime olumsuz şekilde yansımasa da dinleyicide bir odak sorunu etkisi yaratıyor. Kaba bir ifadeyle kulak kesildiğiniz her detay bir anda elinizden kayıp gidiyor. Ancak sonlara doğru hafif Pan Sonic etkileri ile biraz daha derinlikli bir yapı kuruluyor.

Takip eden “rn3 09 dl”de tempo oldukça frene basıyor, naif ve uzayıp giden bir key dokunuşunun üzerine kurgulanan vokaller daha ön planda ve bu defa biraz daha dikkat çekici. “rn4 09 dl” isimli parçada ise daha kuvvetli bas vuruşları, daha az hışırtı ve daha makul bir vokal kullanımı var ( bu noktada vokal darken dijital efektlerle oynanmış tek bir ses öğesinden bahsettiğimizi belirtelim tekrar ). Bu parçada vokal biraz daha ön plana çıkınca aslında bu çalışmayı serideki diğer ilk iki çalışmadan ayıran temel değişkenin de bu olduğunu görüyoruz. Arka plandaki kurgular Aoki Takamasa’nın “Commons” etiketiyle 2008’de yayımlanan “Private Party” çalışmasına paralellikler gösteriyor. Kapanışı yapan “rn5 09 dl” daha sert bir kurgu ile başlıyor. Vokal kullanımları yine başrolde ama bu defa omurgası biraz daha toparlanmış, ana melodinin daha rahat yakalandığı ( ve bu yüzden de albümün en iyisi olarak seçebileceğimiz ) bir yapıda devam ediyor.
IDM, glitch, abstract vesaire semalarında yüzmeye devam. Sırada sağlam bir EP var. Mika’dan.

Grischa Lichtenberger. Ununbium / ~ Treibgut. Raster Noton. 2009

Raster Noton’un “unun” serisi ardında çıktığımız yolculuktaki ikinci durağımıza uğrarken farkına vardığımız bir dip notu düşerek başlayalım sözlerimize. RN web sitesinde arz-ı endam ederken hususiyeti tespit edilen bu bilgi kırıntısına göre 9 EP’den oluşacak olan bu seri piyasaya adeta nispet yaparcasına CD olarak değil de plak ( 12 inç vinil ) olarak sunuluyor sadece. Güzel be blogger !

1983 Almanya doğumlu genç sanatçı Grischa Lichtenberger günümüzde Raster Noton’un merkezi de olan Berlin’de ikamet ediyor. İlk çalışmalarının izlerine 2005-2007 yılları arasında rastladığımız Lichtenberger, bu dönemde Düsseldorf ‘da Rhein nehri manzarasından esinlenerek görsel ve işitsel bir arşiv oluşturmuş kendine. El altındaki bu malzemeler zaman içinde ve sıklıkla kendisinin enstalasyon çalışmalarına da zemin oluşturmuş.
Raster Noton’dan çıkan bu ilk çalışma öncesi kardeşinin sahibi olduğu Tokyo Trauma
n-etiketiyle ( kendi tanımım olan bu ifade albümlerini sadece web üzerinden ücretsiz sunan net etiketlerini ifade etmektedir ) “Die Wiederholung der Geschichte der amerikanischen Heimatlosigkeit” isimli bir albüm yayımlamış olan Lichtenberger, dijital müdahalelerle deforme edilmiş ses kümelerinin arasında şekillenen engebeli bir arazide yolalıyor. Radyatör gürültülerinden tutun da bozuk cihaz seslerine varıncaya dek farklı saha ve ses kayıtlarından derlenen albümde, tahmin edilebileceği üzere bu işitsel yelpazenin ipuçlarını takip edebilmek pek mümkün değil. Kimliksizleştirme ve hatta kökensizleştirme diye ifade edebileceğim bu yapıbozum sonrası ortaya çıkan malzeme, bir hayli endüstriyel çağrışımları olan, neredeyse ekskavatör seslerinin mikslenmesinden oluşmuş denebilecek denli sert, darbeli ve yoğun bir haşırtı / cızırtı koalisyonu niteliğinde.
Albümün seri adı dışındaki ikinci ismi diyebileceğimiz “treibgut” ifadesinin de biraz üzerinde durmak isteriz. Almanca bir atasözünden esinlenen ifade, nehir yada deniz üzerinde yüzüp / akıp giden, sürüklenen bir tahta parçasını / nesneyi niteliyor. Ancak nesne / özne ilişkisi boyutunda daha kapsamlı bir anlam okumada, yüzen ve asli fonksiyonunu bir nev-i yitirmiş olan nesne ile gözlemci özne arasındaki ilişkinin birleşik bir anlam üretme noktasındaki eksikliği vurgulanarak, bu yorum gözlemci öznenin nesnenin tamamına değil de sadece konumuna göre nesnenin bazı taraflarını görebiliyor olduğu gerçeğine dayandırılır. Bu da ikisi arasında anlık bir bağlantının / ilişkinin sağlıklı yada bütünsel olarak oluşmasını engeller. Özne bu anlamda bir eksikliği yüklenmiş olsa da, nesne bu durumdan bağımsız kendi sürüklenişine devam etmektedir. Bu kopuk / eksik ilişki öteki ile olan mesafeyi uzam / mekan ekseninde kaçınılmaz derecede artırır ve bir “takipsizlik” hali yaratır. Sonu sürgün ve izolasyona varacak bu mantık yürütmesine göre özne / nesne arasındaki ilişkinin sağlıklı formülasyonu ancak konum yada durumun “şimdiki halleri” üzerinden kurulabilecektir.

Bu kompleks yapıyı elimizdeki materyali okumak adına bir maymuncuk olarak kullanırsak, Lichtenberger’in çalışması bu eşitsiz dikotomi halini nötrleştirme çabası olarak algılanabilir. Bir bakıma kendini diğeri ile kıyaslanır olmaktan çıkarmak, diğeri olmak, bunu da farklı referanslar üzerinden damıtmak; böylelikle özne ile nesne arasında açılan uzam / mekan makasını kapatmaya çalışmak. Lichtenberger bu yüzden çalışmasının bir referanslar bütünü olduğundan bahisle bu çalışmasının daima kaçınılmaz derecede uzakta olanlar için ( treibgut ) olduğunu belirtiyor.

Albümün açılışını yapan “0406 01 RS !” haşin dokusuna, siren seslerine karışmış beton delici makina efektlerine, metalik süpürge hışırtılarına rağmen bir şekilde bir iç ritim yakalayan bir parça. Ardından gelen “1205 10” daha içe dönük, hırpalayıcı ve dengesiz bir işitsel kolaj sunuyor. Üst üste bindirilen kesik sonik gürültüler adeta parçacık tesirli endüstriyel bir ses bombası kıvamında. “0607 LV 1 RE” ( bu arada parça isimleri neye referans veriyor bunu hakikaten bilmiyorum ), daha kıvamında bir tempo tutturuyor. Basit bir döngünün etrafında Autechre vari gelip hızı artarak giden vurmalı efektleri ile süslenen parça sonlara doğru hafif şirazesinden çıkarak bir game boy’un en üst seviyede kazandırdığı bonus puan sayım efektleriyle bitiyor. Normal adı olan tek parça “Calipso” ise gerçekten ilk saniyeden itibaren albümdeki en dingin, derli toplu ve rahatsız edici olmayan parça olduğu hissiyatını veriyor. Yine arada Matmos’u anımsatan elektronik / sonik yağ emme benzeri efektler olsa da melodik arp sesleri ile nitelikli bir yapı kurgulanıyor arka planda. Kapanışta normalleşen ( yani kendi normaldışılığına dönen diyelim ) EP, “0106 12 LV 3 sand ausheben” isimli sistemdeki tüm devrelerin aynı anda bozulduğu ve alarm verdiği hissiyatı uyandıran apokalitik ses örgüsüyle son buluyor.

Seriyle iştigale, Raster Noton ameliyathanesinde analiz ve gözlemler yapmaya devam edeceğiz. En yakın duraklar Aoki Takamasa ve yeme de yanında yat Mika Vainio. Sefamız olsun. Dijital prosesör efektinden koy, yanına da az biraz reverb sosu...

12 Kasım 2009 Perşembe

NHK. Unununium. Raster Noton. 2008

Nakavt öncesi gardı düşmüş bir halde elektronik müziğin farklı dilimlerinden hafsalamıza gölgesi düşüveren albümleri, kafa uçuklatan parçaları, ardı arkası kesilmeyen oradan o, buradan bu ve şuradan da şu hem de duble CD tadında çıktı haberlerini takibe hasletmekteyiz kendimizi son zamanlarda. Adeta sağlı sollu darbelerle bizi hayatın akışkanlığına karşı mıhlayan bu çalışmalara meydan okuma gayretlerimiz olsa da, bazen elimizi ve dimağımızı frene tutulmuşçasına ağır çekim kılan, kan akışımızı durağanlaştıran ve zamanın geri dönülemez yazgısıyla işbirliği yaparak bizi tuzağına düşüren bu duruma isyan halindeyiz. Ancak bunlarla cebelleşip iştigal eylerkene de bir arındırıcı / tatlandırıcı unsur olarak aklımızda hep bu satırların hayali ve dahi keyfiyeti salınmakta.O yüzden farkındayız ki arayı bir hayli açtık. Sonraki cümlemiz de bundandır, buyrunuz : Bu yeni albüm seçkilerini analiz masasına yatırmadan, sanal alemde de olsak takdir edip takibimize olur deyiveren dostlara içinde bulunduğumuz ve bloga tembellik ve bir türlü güncelleme yapamama halet-i ruhiyesi olarak yansıyan bu atalet statüsü için ziyadesiyle özür dilemekle başlamak isteriz. Ez cümle kusura kalmayınız, ama okumaya kalınız.

Raster Noton’dan ne pişerse tadından yenmiyor demişken, ajandaya RN etiketli yeni bir katalog numarası peydahlandı mı içim kıpır kıpır oluyor. R-N 111 / R-N 119 kod adları, araları dahil bir şekilde halihazırda kenara not edilmiş bu çalışmalardan ilkinin yorumlarıyla sanal alem blogosferine son sürat ve hakikatli bir yeniden girizgah edesimiz var. Hayırlısı…

RN’un fiiliyattaki baş aktör ve sorumlusu Carsten Nikolai bu etiket altında sadece müzik üretimini farklı bir algı ve yaratım seviyesine iteklemekle kalmayıp, çoğul sanatsal disiplinlere de açılımlar sağlayan, bunu filizlendiren ve tetikleyen bir paylaşım platformu yaratmış durumda aslında. Aynı anlayış ve gayretlerle sulanan bu düşünceler, gün yüzüne bazen bir albüm, bazen bir etkinlik, bazen bir kitap, DVD veya sergi gibi farklı formlarda zuhur etmekte. Ancak bizi derinden etkileyen bir elektronik müzik etiketi olarak net bir şekilde buradan çıkan her albümü arşivlik bir kıymetli evrak mahiyetinde edinip saklamak gerektiğini düşünüyoruz. Vakti zamanında kör topal Berlin ara ve yan sokaklarında ziyadesiyle yorgun argın bir halde bir elektronik müzik etiketinden diğerine zıplamakla meşgulken denk gelinen, içinden çıkılması bir türlü istenemez bir nev-i müzikal tarikat mekanı olan Staalplaat’a cepteki tüm maddi varlığımı arsızca boşaltırken; R sırasında Noton uzantısını komple sömürmüş, kasa fişinde yazan meblağın o dükkanda o zamana kadarki en kallavi tutar olduğundan da baş mühendis Gert Jan kardeşimiz tarafından şahsına bir içki ısmarlanmış ve hatta birkaç değerli Staalplaat albümünün hediye kabilinden birine de ıslak imza çiziktiriverilerek ( aman bizim çiçekçi duymasın ) sunulmuş olduğu bir musikişinas olarak, Raster Noton’u kategoriler üstü farklı bir skalayı hakeder etiketlerden biri olarak hatmetmeyi vazife edindiğimi de itirafla belirtmek isterim. Bu ne şimdi ? Blogger konuya odaklan lütfen…


Bahsi geçen 9’lu paket, albüm süreleri şimdilik 20 dakikalar civarında gezinen, EP tabir edebileceğimiz ve “unun” serisi olarak isimlendirilmiş çalışmalardan oluşuyor. Kimya derslerindeki periyodik cetvelin 111-119 arasına referansla yunan atom numaralarıyla isimlendirilen bu serinin ilk durağı unun’a ilaveten gelen unium’dan müteşekkil, japon ikili NHK’nın imzasını taşıyor; “unununium”. İsmen anmak gerekirse NHK, 2006’dan bu yana ortak çalışmalar yapan Kouhei Matsunaga ve Toshio Munehiro’dan oluşuyor.

Kouhei aralarında daha faal olan ve dolayısıyla müzikal yelpazesi biraz daha geçmişe uzanabilen isim olarak ön plana çıkıyor. İlk izlerini 1998 yılında, anmaktan her daim keyif aldığımız ve bir nev-i genetik kodlarımızı resetleyen Mille Plateaux etiketiyle yayınlanmış “Upside Down” çalışmasında buluyoruz Kouhei Matsunaga’nın. 1992 yılından bu yana deneysel elektronik müzik arenasında üretimler yapan sanatçı Merzbow, Asmus Tietchens, Frans De Waard, Pan Sonic gibi yüksek karatlı müzisyenlerle de çalışmış. Hatta sonradan da bir iki derleme albüm yayınlayan bir de etiket kurmuş. Sanatçımızın bir diğer özelliği de çizimler yapması. Buyrunuz bir de örnek verelim sizler için.



6 parçadan oluşan albümü tanımlamak için ardı ardına sıralayacağımız ifadelerin toplamını tahayyül etmenizi rica edeceğiz. Ritmik, çiğ, sert, haşin, kuru, deforme, yoğun vb. Altyapıda teknoesk yüksek bir temponun tutturulduğu çalışmada, üst katmanlarda ise ayarı bozulmuş ses yumakları, ilk dönem Atari oyunu efektleri, pili bitmeye yüztutmuş oyuncak viyaklamaları gibi işitsel kümelenmelerden bahsedilebilir. Zaman ve uzamın ötesine kayıveren, anlık bir sürecin içinde şekillenen döngülerin etrafında belirli bir yoğunlaşma sonrasında çözülüveren parçalar. Bedene girip işlevini yapıp hemen terkeden bir nevi şırınga misyonu taşıyan bir çalışma yada.

Bir yanda gürültü müziğinin arkaik yansımaları, öte yanda ilerici bir elektronik müziğin soyut ve deneysel okumaları; ve bunların arasından peydahlanan, adeta minimalizme bir eşik atlatan, bizi algı çıtalarımızı bir kademe daha yukarı doğru ayarlamaya forse eden yeni bir müzikal düzenlemenin etkisinde 6 çılgın parça. Favori seçmek istemesek de ekstra kulak kabartmayı hakeden üç parça olarak açılışı yapan “Entire Set”, Pan Sonic etkileşimli “Show Two” ve daha kompleks ve hızlı bir yorumun yapıldığı “Entire Set 2” belirtilebilir.

Sözlerin olmadığı ( yada ihtiyaç duyulmadığı ) bir düzlemden bedenimizdeki her duyargaya farklı sinyaller gönderme becerisine hakim bu mini albümde bizi derinden etkileyenlerden biri de, tüm bu kaotik yapının içinde yine de başat figürün ritmik ve takip edilebilir yapı olduğunu düşünmekteyiz. Zaman zaman kesik vuruşlar, uzayıp giderek bunların üzerine yığılan işitsel ögeler gerçekten farklı bir müzikal üretim biçeminin gölgeleri kıvamında.

Serinin 2008 yılı sonunda yayınlanan glitch, abstract etiketli bu ilk adımının ardından gelen diğer çalışmalar önümüzdeki yazılarımıza bolca malzeme sağlayacak nitelikte. Büyük bir heyecanla deşifre etmeye devam etme niyetiyle…