30 Ağustos 2009 Pazar

Vladislav Delay. Tummaa. Leaf. 2009

Uzunca bir ara vermiş olsak da asli istikametimizde bir değişiklik olmadığından son durağımızdan yolculuğumuza devam edelim isteriz. Beriki yazılarımızda ismini çokça neşrettiğimiz güzide müzisyen Sasu Ripatti’nin farklı gölgelerinden bu satırların yazarına en yakından düşen alt kimliği ile, Vladislav Delay olarak 2007 yılında yayınladığı “Whistleblower” sonrası ilk çalışması olan “Tummaa” mercek altına koyacağımız albümün adı.

Ripatti Fin bir müzisyen olmasına rağmen uzunca bir süre Berlin’de ikamet ettikten sonra bu albüm çalışmaları sırasında tekrar ana yurduna dönmüş. Albümün çalışmaları ise her gün sadece birkaç saat için gün ışığının boy gösterdiği aylarda ( aralık – ocak – şubat dönemi ) gerçekleştirildiğinden, fince karanlık anlamına gelen “Tummaa” adının albüme yakıştığını söylemek mümkün. Ancak bundan da öte, Ripatti’nin kendi içinde daha karanlıkta kalan yanlarına odaklanan bir müzik yapmaya çalıştığını belirtmesi de albüm adı için sağlam bir referans içeriyor.


Ripatti aslında davul ve vurmalılar üzerine caz eğitimi almış bir müzisyen. Çok farklı kimlikler altında özellikle elektronik tandanslı tınılar üretse de, kendisi aldığı bu eğitimin ve Miles Davis / John Coltrane gibi ikonik isimlerin etkisinde biçimlenen caz kökenlerinin müzikal üretimlerine bir şekilde yansıdığını belirtiyor. Elimizdeki çalışmanın altı çizilmesi gereken özelliği Ripatti’nin önceki çalışmalarına nazaran daha organik, canlı hissiyatı veren ve bahsettiğimiz kökenlerden beslenen, daha caz ve akustik referanslı içeriği.

90’lı yılların Helsinki orijinli bu dahi ve çok kimlikli müzisyeni aralarında Massive Attack, Black Dice ve Ryuichi Sakamoto gibi isimlerin olduğu farklı projelerde de yer almasının yanı sıra, Mille Plateaux, Force Tracks, Chain Reaction ve Bpitch Control gibi etiketlerden yayınladığı çalışmalarla da hassasiyetle ve merakla takip edilir biri haline geldi. Zaman zaman sınırları zorlayan, kendi dilini yaratma gayretinden ödün vermeyen, şaşırtıcı, hipnotize edici ve sıklıkla duyguların da kendine yer edinebildiği çalışmalar, Ripatti’yi son beş yıl içindeki birçok çalışmasını kendi etiketi olan Huume’den yayınlamasını da beraberinde getirdi. O yüzden “Tummaa”nın uzunca bir aradan sonra Leaf etiketiyle yayınlanmış olması da enteresan. Burada üretilen müziğin kimyası, çizgisi ve çerçevesi ile etiketin taşıdığı paralellik önemli diye düşünüyorum.

“Tummaa” aslında bir üçlüden oluşuyor: vurmalılarda Sasu Ripatti, klarnet ve saksafonda Arjantinli Lucio Capece ve piyanoda Craig Armstrong. Ripatti’nin kaydettiği davul partisyonları üzerine Capece kendi emprovize dokunuşlarını yapıyor ve ardından Armstrong solo piyano kayıtlarını gerçekleştiriyor. Sonrasında tekrar Ripatti’nin tamamen içgüdülerini serbest bırakarak onlara yol açtığı ve dış etkenleri hiçbir şekilde içermemesine çalıştığı biraz daha izole edici ve cesur bir süzgecten geçiyor albüm. Çıkan sonuç geçmişe kıyasla biraz daha farklı bir yöne gidiyor. Daha içe dönük, kapalı ve karanlık; yada kendi ifadesiyle “anti- pop persona”sının gerçekçi bir yansıması.
Albüm boyunca kulağımıza çalınan melodiler aslında hafif aksak, biraz biraz temposuz, takibi güç bir yapı içinde sunuluyor. Bu parçalı kurguda zaman zaman minik piyano melodileri, gelip giden ve yankılanan / esneyen / yayılan ( ve hep içinden gereksiz kısımların ayıklandığı hissiyatı veren ) elektronik tınılar, ağırbaşlı üflemelilerin de eşliğinde giderek daha derinlikli ( bazen biraz daha gergin ) ve geçirgen bir kıvama ererek, sizi biraz daha kabullenir hale geliyor.

“Melankolia” saf piyano dokunuşlarının ara sıra su yüzeyine çıktığı, bir türlü devinim kazanamayan elektronik tınıların arka planda kıpırdadığı, hafif tansiyonu yükselten ambient etkilenimli bir parça olarak albüme harika bir giriş yapıyor. Daha durağan ve uzayıp giden bir ara nağme kıvamında olan “Kuula”dan sonra iki etkileyici parça sıralanıyor. Metalik sarkaçvari bir melodinin içine yedirilen Capece’nin ustalıklı kurgusu üzerinde salınan, akışkan sesleri içeren “Mustelmia” ve ardından gelen daha akustik, az biraz karanlık, hafif depresif ve biraz da medidatif yapısıyla dikkat çeken “Musta Planeetta / Black Planet”.


“Toive” ise bir denizaltının giderek yükselen nefes alıp verişleri ile bizi biraz daha uzaklara götürüyor. Ardından gelen “Tummaa” ve kapanışın yapıldığı “Tunnelivisio” ise albümün genel kimyasının dışına çıkmadan, giderek daha koyu bir karanlığın ve sinematik bir vurgunun ön plana çıktığı sahneler sunuyor bizlere. Arka planda yankılanan tuşlular, zaman zaman dozu yükselen yarı canlı / organik sesler adeta Ripatti’nin iç dünyasında yolunu bulmaya çalışan girdapların kompleks, dışavurumcu bir kolajı niteliğinde.

Sasu Ripatti, Vladislav Delay alt kimliğiyle yayınladığı bu çalışmada algılarımızı tetikleyen, farklı katmanlara eş zamanlı kulak kabartabilme yeteneğimizi sorgulayan, eşitlikçi, içgüdülerinin ışığında şekillenen kurgusal bir dünyanın müzikal izdüşümlerini Lucio Capece ve Craig Armstrong’un usta işi katkılarıyla lezzetlendirerek sunuyor. Solo projelerinin yanı sıra Moritz von Oswald trioda davul çalan ve Pan Sonic’ten Mika Vainio, kontrbasçı Derek Shipley ve Lucio Capece’den oluşan Vladislav Delay Quartet ile de festivaller de boy gösteren Ripatti’ye şapkamızı tekrar saygı, hürmet ve bize verdiği keyif dolusu anlar için koca bir teşekkür için çıkartıyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder