Birkaç ay önce posta kutuma düşen bir mesaj ilk okuduğum andan itibaren heyecan barometremde basınç artışına yol açtı. Yılların müzik gazetecisi Tolga Akyıldız ( http://www.takyildiz.blogspot.com ) yeni bir projeden dem vuruyor, bu satırları okumakta olduğunuz blog sayfasının kalemşörü olarak beni de danışmanı olduğu bu proje grubunun üyelerinden biri olarak aralarında görmek isteyeceklerinden bahsediyordu. Her daim taze fikirler, yeni açılımlar ve dahi birliktelikler mutlaka ki insana ekstra enerji yüklüyor olmalı ki; ben de bizatihi bu enerjinin tetiklemesiyle kendisine oluru tez elden verdim ve ilk tanışma toplantısını bekler oldum.
AVEA’nın “Blogger Fikir Takımı” adıyla hayata geçirdiği bu proje kapsamında memleket hudutları dahilinde kenarından köşesinden değil, aksine tam da orta yerinden müziğin her türlüsüyle nefes alıp; bunu da yazılarına malzeme eden bloggerların biraraya getirilmesi amaçlanıyordu. Birkaç açıdan kayda değer bir adım olarak görmek mümkündü bu projeyi. Öncelikle klasik medyanın genelgeçer kurallarının geçerli olmadığı, bağımsız ve giderek etkinliği artan bir sosyal medya uzantısı olarak “blog”ların kadraja girdiğine dair okkalı bir göstergeydi bu. Ayrıca bir yandan danışman olarak seçilen isim projeye daha içeriden ve profesyonel bakıldığına, bir yandan da bloggerlar olarak listelenen isimlerin yukarıda özetlediğim tarz bir filtreden süzülmüş olması projenin nitelik çıtasını hatırı sayılır derecede yukarıya set ediyordu. Özetle ister yerli ister yabancı müzikle alakalı yazsın, ister popüler olana ister ayrıksı yollara dalanlara dair kalem yorsun, yani hayatlarında müziğin ağırlıklı yerettiği bir kişiler topluluğu neresinden bakarsanız bakın dikkat çekiciydi.
İlk tanışma toplantısı hem Blogger’s Base ( http://tinyurl.com/br7xqsd ) isimli mekana ziyadesiyle geç kalmış bir merhaba demek, hem de farklı mecralarda bazılarını ismen, bazılarını cismen bazılarını da kısmen tandığım blog yazarlarıyla tokalaşmak için güzel bir ortamda gerçekleşti. Kim kimdire odaklandık biraz, biraz da projenin köşebaşlarından ilerisine dair notlar ve ipuçları aldık. Hatta öğrendik ki AVEA sponsorluğunda gerçekleştirilecek olan James konserine de gidebiliyoruz. Pek bir mutlu eden bu haberleri takiben James’i Radar sonrası ikinci kez canlı seyretmenin hazzını da hanemize ekleyerekten bir sonraki toplantıyı ve içeriğini bekler olduk.
Akabinde ilk toplantı haberi geldi; nev-i şahsına münhasır üç değerli müzik yazarı ismin “konuk” statüsünden katıldığı bu mini toplantıda “müziği yazmak ve müzik yazarlığı” ekseninde samimi bir sohbet gerçekleştirildi. Naim Dilmener, Murat Meriç ve Zülal Kalkandelen hem müziği neden ve nasıl yazdıkları üzerine, ara ara da anektodlarla süslenmiş şekilde müzik yazmaya nasıl başladıklarına ilişkin notlar düştüler ilk toplantıya. Dilmener’in muhasebecilik geçmişi, Meriç’in “Pop Dedik” isimli kitabını aslında kaynak kitap bulamadığı için yazmaya koyulması, Kalkandelen’in özellikle günümüzün kolaya sırt dayamayı pek seven “kes – yapıştırcı” sözde müzik yazarlarına ilişkin yorumları bu sıcak sohbetten aklımıza takılanlar oldu. Öte yandan bağımsız bir mecra olarak gelişen blog ortamının müzik üzerine düşünen - yazan takipçiler için önemli bir kaynak oluşturduğu da not edildi.
Kasım ayı ortalarında gerçekleşen ikinci mini toplantıda ise konu “Sosyal Medya ve Müzik” olarak belirlenmişti. Müzisyen Aylin Aslım, AVEA reklamlarıyla ön plana çıksa da oyunculuktan müzisyenliğe dek geniş bir skalada başarılı işler üreten Erdem Yener ve sosyal medya uzmanı Bora Yeter’in katıldığı ikinci toplantı aslında planlanandan daha uzun sürdü. Zira ( maalesef ) ülke sınırlarında ne zaman bir müzisyen söz alsa gerçekten sektörün artık kemikleşmiş yaralarına da parmak basmadan geçmek pek mümkün olmadığı için, hernekadar konu sosyal platformların müzik eksenli bir coğrafyadaki etki alanları olsa da, meslek birliklerindeki çokbaşlılıktan teliflere varıncaya dek birçok konuya hafiften de olsa değinildi. Ayrıca kanımca müzisyenlerin sosyal mecraları nasıl kullandıkları, özellikle facebook – twitter hesaplarının yönetimi döndü dolaştı aslında tek bir noktaya bağlandı; o da samimiyet...Her türlüsünden. Başka bir ifadeyle işini yaparken duyduğun sygı ve sevgiyi seni seven ve sayanlara da gösterebilme refleksi. Kanımca oldukça mühim...
Görünen henüz çay içmek en azından bana nasip olmasa da ( kırmızı şarabı tercih ettim şu ana dek ) önümüzdeki ayların “tea & talk” sohbetlerinde deşilecek, üzerine kafa yorulacak bolca başlık var ve olacak. Bu mini toplantılar hem sektörün farklı kesimlerinden temsilcileri blog yazarlarıyla biraraya getirmesi, hem blog yazarları arasındaki iletişimin kuvvetlenmesi hem de fazlasıyla eksikliği hissedilen bir tartışma ve paylaşım platformunu yaratmasıyla takdire ve takibe değer. Keep talking...
27 Kasım 2011 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder