Bu yazı cazkolik web sitesi için hazırlanmıştır.
Her ne kadar kenarda köşede gizli bir sandık içinde sakladığım bir sır olmasa
da, yine de bu satırlar vasıtasıyla bir de yazılı olarak itiraf etmem gerekir
ki, müzik dinlemeye ayırabildiğim zamanın ancak sınırlı bir kısmını caz eksenli
dinlemeler oluşturuyor. Ancak daha önce de altını çizdiğim bir nokta var ki
tekrarda beis görmüyorum; o da bu köşe için farklı bir dinleme ve araştırma
pratiğine girdiğim gerçeği. Bu samimi ifadeden kasıt; özellikle bu köşeye uygun
düşebilecek albümler bulmak, onları minik bir filtreden geçirmek ve sonrasında
kişisel kantarımızda sınıfı geçer notu alanları burada sizlere aktarmaya gayret
etmek olarak özetlenebilir.
Bu minik hatırlatmaca sonrasında gelelim yeni yazımızda ışık tutmaya
çalışacağımız albüme: Greg Ward – Phonic Juggernaut. Daha
önceden de başkaca bir albümünü detaylıca incelediğimiz bir etiket olan
Thirsty Ear’dan (http://tinyurl.com/cvulrvo) yayımlanan bu
kayıt en özetinde “oldukça iyi bir fusion” albümü. Cazın özellikle rock’la bol
miktarda sarmaş dolaş olduğu çalışma, yer yer doğaçlamalarıyla ve yükselen
enerjisiyle de dikkat çekiyor. İlk aşamada dört kişilik tam bir ekip çalışması
planlanırken; piyanonun proje dışı kalmasıyla saksofon, davul ve bastan oluşan
daha agresif ve yırtıcı bir trio projesi çıkmış ortaya.
New York kökenli olsa da daha sonradan Chicago’nun yolunu tutmuş ve henüz
otuzlarına gelmiş genç sayılabilecek bir alto saksofoncu olan Greg
Ward’a bu kayıtta eşlik eden isimlerse basta Joe
Sanders ve davulda Damion Reid. Uzunca sayılabilecek
yedi parçadan oluşan ve yaklaşık 60 dakikaya yayılan çalışmadaki tüm parçalar
biri hariç (kapanış parçası olan Sectionate City)
Ward’ın kendi kompozisyonları olma özelliğini taşıyor. İlk
dinlemede ruhumuza ve bedenimize ekstra bir dinamizm yüklemesine kesin gözüyle
bakabileceğimiz albümde saksofonun liderliğinde doğaçlama ile kompozisyonların
elele gidişi kadar, zengin içeriğe ait tüm ipuçlarını kulaklar önüne serpen
davulun çoksesliliği de oldukça dikkat çekiyor.
Açılışı yapan Above Ground saksofonun orta tempodaki
salınımlarına misliyle yanıt veren bir davul introsuna sahip. Bir kaç dakika
içinde ekip arasında denklik yakalnıyor ve saksofonun melodik tınılarına davulun
ön planda olduğu bir arka plan inşa ediliyor. Elbetteki anlık parlamalar ve
hafif yoldan çıkmalar sözkonusu; ama girişte de belirttiğimiz gibi albümün en
dikkat çekici yanlarından biri her daim kıyıya bağlı bir güvenlik halatının
olması; uzak diyarlara gitmeye yeltelenen oldu mu anında varlığını hissettiren
bir sübab yada. Ward’ın akışkan ve uzun erimli sololarına her
fırsatta bir ses düşüren davul ilk açılış parçasıyla birlikte başrole soyunmaya
pek heveskar olduğunu gizlemiyor. Bas derseniz bizatihi bu iki ana enstrüman
arasındaki köprü görevini layıkıyla yerine getiren bir bağlaç kıvamında.
Parçanın ortalarına doğru nefeslenen ekip ikinci kısımda paralel bir kurguda
devam ederek sonlandırıyorlar bu nefis ve etkileyici parçayı.
Leanin’ In sakin girişiyle önce depreşen enerjimizi sonraki
adım için toplamamızı sağlıyor ve ardından saksofonun perdeyi hafiften
yükseltmesiyle oldukça ritmik ve keyifli bir melodinin eşgüdümünde yol almaya
devam ediyor. Davulun istirarlı ataklarına saksofon kesiksiz yanıtlar vermekle
meşgulken, kulaklar yine aralarda basın kendi halindeki dokunuşlarını
yakalayabiliyor. Bu parçada özellikle davulun çok ritimli vurgusu öne çıkıyor.
Bas ancak ikinci yarının sonlarına doğru bir adım öne çıkaraktan ben buradayımı
biraz daha net hissettiriyor. Saksofon - davul ikilisi bu rol paylaşımına çok da
itiraz etmiyor öte yandan. Bu dakikalarda konser salonlarında müzisyenlerin sıra
ile alkışlandığı minik sololara benzer geçişler dikkat çekiyor.
Velvet Lounge Shut-In içimizi ferahlatan yumuşak ve
ağırbaşlı bir girişe sahip. Saksofonun biraz daha farklı bir tonda tınladığı bu
parçada akıp giden melodik bir kurgudan ziyade hep bir kapanış hali hakim. Her
an parça bitecekmiş gibi sonlanan davullar, birkaç saniye içinde tekrardan
ortaya çıkarak parçaya kendi içinde bir devingenlik kazandırıyor. Bu haliyle
parçanın albümdeki en farklı kayıtlardan biri olduğunu söylemek mümkün. Albüme
adını veren Phonic Juggernaut ise üçlünün en ahenkle tınladığı
açılışıyla ilk andan itibaren içimizi kaynatıyor. Aşırı uçlara kaymadan
Ward’ın saksofonundan akıp giden steril melodiler hiç
bitmemecesine havada uçuşurken, davul ve bas yine kendi rollerini fazlasıyla iyi
bir şekilde icra ediyorlar.
Kalan kısımda yeralan This Ain’t In Book
3 daha sinematogafik bir arka pan dahilinde ilerliyor. Saksofonun biraz
daha yalnız kaldığı bu dakikalarda kurulan minik cümleler daha sakinleştirici
bir havaya sahip. Parçanın ortalarında adım adım davulun tetiklemesiyle birlikte
ortaya çıkan dinamik kurgu heyecanı yükseltse de, saksafon limitleri zorlamadan
daha usturublu bir yol tutturmaya gayret ediyor. U.S. 4 daha
kesik ve tempolu melodilerle örülü yapısıyla davula bir hayli mesai çıkartıyor.
Zira davul albümün genelinde olduğu üzere saksofondan çıkan her bir tınıya
kuvvetli ataklarla cevaplar vererek albümün dinamizmine ciddi bir katkı
sağlıyor.
Kapanış albümde Ward’a ait olmayan tek parça olan
Sectionate City ile yapılıyor. Açıkçası bu farklılık ilk andan
itibaren kendini hissettiriyor. Bunu albüme ilişkin olumsuz bir not olarak da
görmek mümkün. Bu parçanın nitelik olarak vasatın üstüne çıkıp çıkmamasından
ziyade, albümü buraya kadar getiren diğer altı parçadan oldukça bağımsız yapısı
nedeniyle fazlasıyla sakil durmasıyla alakalı bir not olarak okumak gerekir.
Burada saksofon yine birşeyler mırışldansa da özellikle davulun rock
referansları kuvvetli ataklarını ve doğaçlamalarını göremiyoruz.
Bu köşede sıklıkla yer vermeye çalıştığımız elektroniklerle süslenmiş
deneysel yanı ağır basan bir caz albümü değil Phonic
Juggernaut. Ancak yüksek enerjisi, özellikle saksofon ve davulun ön
planda olduğu akışkan yapısı, zengin melodik omurgası ve hiç sıkılmadan baştan
sona tek oturuşta dinlenebilecek ahenkli içeriğiyle (belki son parçayı bu
yorumdan ayrı tutabiliriz) dikkate değer iyi bir albüm. Özetle rock ruhunun
ve doğaçlamanın getirdiği isyankar ve coşkulu halin, cazın daha ağırbaşlı
kompozisyonlarıyla ustalıkla harmanlandığı bir albüm olarak görmek mümkün
Greg Ward’ın bu son kaydını.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder